Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Kampüslerde Kaybolan İdealler: Türkiye’nin Akademik Gerçekleri
    Güncellendi:2 Aralık 2024, 13:23

    Kampüslerde Kaybolan İdealler: Türkiye’nin Akademik Gerçekleri

    Üniversite Fabrikaları: Daha Fazlası Her Zaman Daha İyi mi?
    D. Şener YıldırımD. Şener Yıldırım2 Aralık 2024, 13:21
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Türkiye’deki üniversite sayısındaki artış, bir başarı hikâyesi mi, yoksa eğitim sistemimizin derinleşen sorunlarının üzerini örtmek için kullanılan bir paravan mı?

    2002 yılında 68 olan devlet üniversitesi sayısının 2024’te 131’e, aynı dönemde vakıf üniversitesi sayısının 25’ten 78’e yükselmesi, bir sistem başarısı gibi sunuluyor. Ancak bu artışın arkasındaki hikâye, nitelikten ziyade niceliği yücelten bir zihniyetin göstergesi olabilir mi?

    Uluslararası üniversite sıralamalarında Türkiye’nin durumu, bu niceliksel artışın arkasındaki nitelik eksikliğini açıkça ortaya koyuyor. QS World Ranking listesinde, Türkiye’den ilk 1000”e yer alan üniversite sayısı son on yılda genellikle 10’un altında kalmış durumda. Daha vahim olanı, URAP 2023 sıralamasında Türkiye’den hiçbir üniversitenin ilk 500„ girememiş olması.

    Bu düşüşün en somut göstergelerinden biri, akademisyen eksikliğidir. ÖSYM’nin yayımladığı verilere göre, devlet üniversitelerindeki 1453 bölümde profesör bulunmuyor. Eğitim kalitesini artırması beklenen bir sistem, temel unsurlarından yoksun bırakılmış durumda.

    Peki, yalnızca akademik nitelik mi sorunlu?

    Elbette hayır.

    Üniversitelerin fiziki koşulları da öğrencilerin ve akademisyenlerin ihtiyaçlarını karşılamaktan uzak. Yurt kapasiteleri yetersiz, kütüphaneler çoğu zaman işlevsiz ve kampüs içi diğer imkânlar “tasarruf tedbirleri” bahanesiyle sürekli budanıyor. Öğrenciler ders çalışacak bir masa bulamıyor, yemekhanede yemek yetmiyor, derslikleri su basıyor ve kaloriferler soğuk kış günlerinde bile yanmıyor. Bu şartlarda nasıl bir akademik başarı beklenebilir?

    Eğitimdeki bu sistematik sorunların yanı sıra, üniversitelerde öğrencilerin örgütlenme ve ifade özgürlüğü de ciddi baskı altında. Öğrenci temsilciliklerinin ve kulüplerin çalışmaları engelleniyor, demokratik mekanizmalar işlevsizleştiriliyor. Öğrencilerin ses çıkardığı her yerde, bu sesin bastırılmaya çalışıldığını görüyoruz.

    Birkaç Örnek: İstanbul’un Köklü Üniversiteleri

    İstanbul’daki beş köklü üniversiteye (İstanbul Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Yıldız Teknik Üniversitesi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Galatasaray Üniversitesi) baktığımızda, öğrencilerin anlattıkları tablo daha da karanlık.

    • Yıldız Teknik Üniversitesi: Sınıfları su basan, elektrik kesintisi yaşayan öğrenciler sınavlarını montla yapmak zorunda kalıyor. İnşaat gürültüsü dersleri ve sınavları kesintiye uğratıyor.
    • Boğaziçi Üniversitesi: Yurtlarda tahtakurusu ve pire salgınları, tuvaletlerin temizlenmemesi ve öğrencilere verilen temel hizmetlerin bile “tasarruf” adı altında kaldırılması, öğrencilerin yaşam kalitesini yerle bir ediyor.
    • İstanbul Üniversitesi: Öğrenciler kulüp etkinlikleri için yer bulamazken, büyük alanlar inşaat gürültüsü ve kapalı mekanlarla dolu. Üniversitenin bütçesinin nereye harcandığı belirsizliğini koruyor.

    Bu sorunlar, yalnızca bütçe yetersizliği veya kötü yönetimle açıklanamaz. Asıl mesele, eğitimin bir kamu hizmeti olmaktan çıkıp piyasanın ve siyasi iktidarın bir aracı haline gelmesidir. Üniversiteler, bilgi üretmek ve eleştirel düşünceyi teşvik etmek yerine, insan fabrikalarına dönüşüyor. Öğrenciler ise bu çarkın içinde yalnızca birer sayıdan ibaret.

    Bu sistemde gerçek bir dönüşüm, yalnızca öğrencilerin ve akademisyenlerin aktif katılımıyla mümkündür. Karar mekanizmalarının demokratikleşmesi, eğitim bütçesinin artırılması ve bu bütçenin doğru alanlara yönlendirilmesi temel önceliklerdir. Ama belki de en önemlisi, eğitimin bir hak olduğunu yeniden hatırlamaktır.

    Üniversiteler, toplumun aynasıdır. Bu aynada gördüklerimiz, yalnızca eğitimin değil, toplumsal yapımızın da bir yansımasıdır. Daha iyi bir gelecek istiyorsak, bu aynadaki çatlakları bir an önce onarmaya başlamamız gerekiyor.

    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıTel Rıfat’taki Çatışmalar Şiddetlenirken SDG Halkın Tahliyesine Başladı
    Sonraki Yazı Hiçliğin kalbine – Anton Jäger

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.