Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Göçmen kadınlar her alanda ayrımcılıkla karşı karşıya

    Göçmen kadınlar her alanda ayrımcılıkla karşı karşıya

    Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, göçmen kadınların yaşadıklarına dair Birleşmiş Milletler (BM) Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Komitesi’ne "Türkiye’de Göçmen Kadınlar ve Kadına Yönelik Şiddet" başlıklı bir rapor sundu. Raporda, göçmen kadınların yaşadıkları sıralandı. Mor Çatı'dan Elif Ege, "Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadığı sürece kadına yönelik şiddetin önü alınamaz" dedi.
    AdminosAdminos15 Ağustos 2024, 13:46
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Göç İdaresi Başkanlığı’na göre Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci sayısı 3 milyon 113 bin 278. Ancak diğer ülkelerden gelen mülteciler de eklendiğinde bu sayının 5 milyonu aştığı tahmin ediliyor. Mülteciler, sağlıktan eğitime, hukuktan güvenliğe her alanda ayrımcılıkla karşı karşıya. İktidarın Avrupa ülkelerine karşı şantaj olarak kullandığı mülteciler, ayrıca ırkçı çevrelerin hedef göstermeleri üzerinde sık sık saldırıların hedefi oluyor. Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de söz konusu saldırılardan en çok etkilenenlerin başında kadın ve çocuklar geliyor. Kadınlar, gittikleri her yerde cinsel, psikolojik ve fiziksel şiddete maruz kalıyor.

    Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı, göçmen kadınların yaşadıklarına dair Birleşmiş Milletler (BM) Tüm Göçmen İşçilerin ve Aile Fertlerinin Haklarının Korunması Komitesi’ne “Türkiye’de Göçmen Kadınlar ve Kadına Yönelik Şiddet” başlıklı bir rapor sundu. Raporda, göçmen kadınların yaşadıkları sıralandı.

    Raporun Genel Hatları

    MOR Çatı Gönüllüsü Elif Ege, BM’ye sundukları rapora dair konuştu. Göçmen kadınlardan çok sayıda başvuru aldıklarını belirten Ege, aldıkları başvurular üzerine sosyal, hukuki ve psikolojik destek verdiklerini ifade etti. Ege, raporun içeriğine işaret ederek, “Raporumuzda, destek hizmetlerinin tüm göçmenleri kapsamadığını ifade ettik. Göçmenlere gönderilen destekler insani yardım kuruluşlarına atfedildiğini, bu yardım kuruluşlarının da toplumsal cinsiyet bakımından özelleştirilmiş bir destek vermediklerini belirttik. Kadına şiddetle mücadele mekanizmalarında göçmen kadınların ayrımcılığa uğradığını, Türkiye’de genel sosyal mekanizmalarının göçmenleri kapsamadığına yer verdik. Göçmen kadınların ayrımcılığa uğradıklarını, dil bariyeriyle karşılaştıklarını ve anadilde destek alamadıklarını ekledik. Komite’ye, Türkiye’ye bununla ilgili sorular sormasını istedik ve çözüm önerilerinin neler olması gerektiğini ifade ettik” diye belirtti.

    ‘Kadınlar Ayrımcılıkla Karşılaşıyor’

    Türkiye’de, şiddete maruz kalan göçmen bir kadının geri gönderilemeyeceğine dair yasanın uygulanmadığına dikkati çeken Ege, “Göç idareleri, mültecilere yönelik özelleştirilmiş mekanizmalar kurmalı. Türkiye’deki göçmen kadınların kendi haklardan haberi yok. Dolayısıyla bir kadın şiddete maruz kaldığında geri gönderilebiliyor veya daha sonra bu haktan haberdar oluyor. Göçmen kadınlar polise başvurduklarında ya da Şiddet Önleme ve İzleme Merkezi (ŞÖNİM) başvurduklarında ayrımcılıkla karşılaşıyorlar” dedi.

    Anadil Bariyeri

    Göçmen kadınların yaşadıkları sorunların başında dil sorunun geldiğine dikkati çeken Ege, “En önemli sorunlardan biri anadilde eğitimin olmamasıdır. Kadınlar dil bilmediği zaman kedini ifade edemiyorlar. Türkiyeli bir kadın bile polise başvurduğunda senin ‘babandır, koncandır, ağabeyindir’ gibi ifadelerle karşı karşıya kalıyor. Kadınlar şiddet maruz kaldıktan sonra, sığınağa gitmek gibi bir hakları yokmuş gibi yanlış bilgilendiriliyor. Bunun yanı sıra çeviri parası kadından alınıyor. Kadın zaten şiddetten uzaklaşmak için uğraşıyor, çoğunlukla yoksulluk içinde yaşıyor. Bu genel ırkçı yaklaşım ve önyargıyla birleştiğinde ‘sen evine git, bir şey olmaz’ diyerek kadın evine gönderilebiliyor” şeklinde konuştu. Ege, bu noktada çağrı merkezlerindeki hatlarda çok dilliliğin esas alınması gerektiğini vurguladı.

    İstanbul Sözleşmesi’nin Önemi

    Kadınların yaşadıkları sorunların çözümünde İstanbul Sözleşmesi’nin önemli bir yeri olduğunu vurgulayan Ege, sözleşmedeki 7’nci bölümün göçmen kadınlara dair olduğunu anımsattı. Ege, “Bir göçmen kadın sığınağa gitmek istediğinde sıklıkla caydırılmaya çalışılıyor. ‘Çocuğun varsa gidemezsin’ deniyor. Bu yanlış bir bilgidir. Fiziksel şiddet yoksa göçmen kadınlar sığınağa almak istemiyorlar ve psikolojik şiddeti, şiddetten saymıyorlar. Aslında İstanbul Sözleşmesi bütün bu açığı kapatıyordu. 6284 sayılı kanunu da kapsayacak bir şekilde ‘bütün hakları kadınlar vermelisiniz’ deniyor. Ama maalesef Türkiye İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmış durumda” dedi.

    Kayıtsız göçmen kadınlara da raporda yer verdiklerini aktaran Ege, kayıtsız göçmenlerin durumunun daha da kötü olduğunu ifade etti. Kayıtsız göçmen kadınların şiddete maruz kaldıklarında polise başvurmadıklarını, başvurdukları halde geri gönderme risklerinin olduğunu dile getiren Ege, “Devlete bağlı sığınaklar kayıtsız göçmen kadınları almıyor. Şu anda yalnızca MOR Çatı tüm kadınlara destek veriyor. Dolayısıyla kadınlar çaresiz bir şekilde hakları konusunda bilgilendirilmeden bu şekilde şiddet içinde yaşamaya mahkûm ediliyor” dedi.

     ‘Ayrımcılık Sağlığa Yansımış Durumda’

    Göçmenlere karşı ırkçı yaklaşımların tüm alanlara yansıdığını söyleyen Ege, sağlık alanında dahi göçmen kadınların ayrımcılığa ve ırkçılığa maruz kaldığını kaydetti. Ege, “Şiddete maruz kalan kadın hastaneye gidip bir darp raporu alması gerekiyor, bunun yanı sıra psikolojik destek almalı. Biz buralarda dil bariyerinin var olduğunu görüyoruz. Sağlık hizmeti tüm dünyada herkesin alması gereken en temel insan hakkı olmasına rağmen çeşitli ayrımcılıklar, ırkçı yaklaşımlar görebiliyoruz” dedi.

    Ege, kadına yönelik şiddete dair verilere işaret ederek, “Devlet veri tutmuyor, tutsa dahi bizimle paylaşmıyor. Toplumsal cinsiyete dayalı saldırılar ve İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması gibi nedenler, yasa uygulayıcılar üzerinde kadın haklarına yönelik bilinci azaltıyor. Uygulayıcılar, sanki ‘kadınlar sığınağa gidemez, uzaklaştırma alamaz, adam ne yapacak’ gibi kişisel hislerle kapılarak, yasanın gereğini yerine getirmekten her geçen gün daha da uzaklaşıyor” diye kaydetti.

    Toplumsal Cinsiyet Eşitliği

    Kadına yönelik şiddetin önlenmesi için toplumsal cinsiyet eşitliği fikrinin her alana yerleşmesi gerektiğini vurgulayan Ege, şöyle devam etti: “Erkeklerin kendi kadınlardan üstün görmeleri düşüncesi şiddetin nedenlerinden biridir. Bunun değişmesi lazım. Bu nedenle toplumsal cinsiyet eşitliği kavramı etrafından yaşanan tartışmaları anlamlı buluyorum. Devletin de buna karşı çıkmasını anlıyorum çünkü erkek egemen düzeni sürdürmek istiyor. Sistemin bütün mekanizmalarına sirayet eden eril zihniyetin değişmesi ve toplumsal cinsiyet fikrinin yerleşmesi lazım. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadığı sürece kadına yönelik şiddetin önünü almamız mümkün değil. Bu da ancak etkili bir kadın mücadelesiyle olur.”

    MA / Esra Solin Dal

    Ayrımcılık BM Göçmen Göçmen Kadın Mor Çatı Rapor
    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıTİHV’den Bakana “al sana rapor”
    Sonraki Yazı Şırnak’ta kuşlar ölmeyecek

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetimi 300 İşçiyi İşten Çıkardı: Genel-İş Sendikası Eylemde

    14 Nisan 2025, 16:18

    Tarikat Şeyhinin Cinsel Taciz Davası: Şok Ses Kayıtları “tasavvufi” Diyerek Savunuldu!

    12 Nisan 2025, 19:48

    Selçuk Bayraktar’dan Depremzedeye 150 Bin TL’lik Tazminat Davası

    10 Nisan 2025, 13:41
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.