Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38

    Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetimi 300 İşçiyi İşten Çıkardı: Genel-İş Sendikası Eylemde

    14 Nisan 2025, 16:18

    Eskişehir’de Siyanürlü Altın Madeni ve Termik Santral Projelerine Karşı Direniş Sürüyor

    13 Nisan 2025, 21:48

    Tarikat Şeyhinin Cinsel Taciz Davası: Şok Ses Kayıtları “tasavvufi” Diyerek Savunuldu!

    12 Nisan 2025, 19:48
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » “Arkasında devlet olduğu için müdahale edilmedi”

    “Arkasında devlet olduğu için müdahale edilmedi”

    İstanbul’da yaşayan gayrimüslimlere yönelik 6-7 Eylül 1955 tarihinde gerçekleşen saldırılar, aradan 69 yıl geçmesine rağmen hala hafızalardaki yerini koruyor. 6-7 Eylül olaylarında Rumlar başta olmak üzere Ermeni ve Yahudi halkların evleri, iş yerleri, okulları, kiliseleri, haçları ve değerli eşyaları yağmalandı, yakılarak tahrip edildi. İstanbul’da yaşanan 6-7 Eylül Saldırılarının tanıklarından Feridun Dörtler, devlet eliyle yapıldığı için saldırılara müdahale edilmediğini belirtti.
    AdminosAdminos6 Eylül 2024, 10:06
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    İstanbul’da yaşayan gayrimüslimlere yönelik 6-7 Eylül 1955 tarihinde gerçekleşen saldırılar, aradan 69 yıl geçmesine rağmen hala hafızalardaki yerini koruyor Saldırılar İstanbul Ekspres Gazetesi’nde yayımlanan “Atatürk’ün Selanik’teki evi Yunanlar tarafından bombalandı” haberiyle tetiklenirken, daha sonra bombayı koyanın bir Türk olduğu ortaya çıktı. Ancak pogroma dönüşen olaylarda, dönemin gazetelerinin geçtiği haberlere göre 11 kişi katledildi. Helsinki Watch örgütünün raporuna göre, bu sayı 15. Yine resmi rakamlara göre 30 kişi, resmi olmayan rakamlara göre 300 kişi de yaralandı. Katliam girişiminde en az 60 kadın tecavüze uğradı. Bu sayının, yaşadıkları korku nedeniyle şikâyette bulunamayan kadın sayısı düşünüldüğünde 400’e yakın olduğu belirtiliyor.

    4 Bin 214 Ev Tahrip Edildi

    Resmi kaynaklara göre, 4 bin 214 ev, bin iş yeri, 73 kilise, 1 sinagog, 2 manastır ve 26 okul tahrip edildi. Saldırıya uğrayan ve yağmalanan iş yerlerinin yüzde 59’u Rumlara, yüzde 17’si Ermenilere, yüzde 12’si ise Yahudilere aitti. Olaylarda gayrimüslimlerin mezarlıkları dahi hedef alındı.

    Varlık Vergisi

    Cumhuriyet tarihinde gayrimüslimler yalnızca fiziki saldırı ve şiddetin hedefinde olmadı. Bu saldırılara giden yolun adımlarından birisi de gayrimüslimlerin ödediği Varlık Vergisi’ydi. 11 Kasım 1942’de yürürlüğe konulan Varlık Vergisi’nin amacı her ne kadar savaşın yarattığı ekonomik koşulları iyileştirmek olarak ifade edilse de asıl amaç mülkiyet ve sermayenin Türkleştirilmesiydi. Dönemin Başbakanı Şükrü Saracoğlu, “Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz. Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır” diyerek, yasanın esas nedenini dile getirmişti. Verginin yüksek olmasından kaynaklı ise bu dönemde çok sayıda Ermeni, Rum ve Yahudi yurttaş göç etmek zorunda kaldı.

    Saldırıların merkezi olan Beyoğlu’nda o dönem esnaflık yapan Feridun Dörtler (91), o dönem yaşananları anlattı.

    Saldırıların Başlangıcı

    Ekspres Gazetesi’nin manşetini hatırlatan Dörtler, bu haber ile bir “infial” yaşandığını belirtti. Dörtler, tanıklığına dair şunları aktardı: “Önce saat 14.00-15.00 sularında üniversite öğrencileri İstiklal Caddesi’nden Taksim istikametine doğru gittiler. Ama onlar kimseye sataşmadı yalnız infiallerini ayan beyan ortaya koyarak gittiler. Aradan birkaç saat geçti, İstanbul’a yakışmayan bazı kişiler çıktı ortaya. Ellerinde sopalar ve amaçları belli. Arabalardan indirilmiş, ara sokaklara dağılmış, tabelalara bakarak kim Türk kim değil tespit ediyor ve dükkânları harap etmişlerdi.”

    Saldırgan grupların bulundukları sokaktan geçerken 15’e yakın çalışanla dükkânın önünde beklediğini söyleyen Dörtler, “Gelenler tabelaya bakıyorlar pas geçiyorlardı. Hamle yapanlar da vardı, onların amacı o gün buraya gelip etrafı yağmalamaktı. Sokağımızda eskiden kaldırım vardı. O akşam sokağımız, kaldırımdan yarım metre yükseğe çıktı. Burada ağırlıklı Rum vatandaşların dükkânları vardı. O dükkânlarda ne buldularsa sokağa atıyor, kırıyor döküyorlar; dolayısıyla da yarım metre yükseğe çıktı. Bir araba tamponuna kumaş topları bağlamış, buradan geçti” diye belirtti.

    ‘Devlet Eliyle Gerçekleşti’

    Saldırıların devlet eliyle yapıldığı için hiçbir müdahale yaşanmadığını ifade eden Dörtler, “İmkânı var mı 3 kişi elinde sopalarla sokaklarda dolaşacak ve polis müdahale etmeyecek” dedi.

    Sokağın karşısındaki yeri işaret eden Dörtler, “Orası eskiden küçücük bir sütçü dükkânıydı. Sahibi Dodori Ciciridiz idi ve tabelada adı yazıyordu. İki kardeşimi birbirinin omzuna çıkartarak oradaki tabelasını kaldırdık. Dodori ve ailesi üst katta oturuyordu; o dükkândan içeriye girseler, yukarıya çıkıp kim bilir orada ne yaparlardı” ifadelerini kullandı. Katliam girişiminin devlet eliyle yapıldığını vurgulayan Dörtler, dönemin siyasi iktidarının esas sorumlu olduğunu söyledi. Halkların bir arada yaşayabildiğine dikkati çeken Dörtler, şöyle devam etti: “6-7 Eylül 1955’te Adnan Menderes, 1974’de İsmet İnönü var. Rum, Ermeni, Levanten, Musevi; siz bunlarla komşuluk yaptınız mı hiç? Yunanistan’da, İtalya’da, İsrail’de hala telefonlaştığımız arkadaşlarımız var. Clio; benim kızımın sınıf arkadaşıydı, çok iyi arkadaşlardı. O beni aradığı zaman ‘Feridun babam’ diye hitap eder, bu benim için gurur vesilesidir.” MA / Yeşim Tükel

    6-7 Eylül Devlet Harap Menderes Müdahale Polis Rum Vatandaşlar
    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıDEM parti’den yüzleşme çağrısı
    Sonraki Yazı Kibar’ı katleden Ustabaş’ın atölyesi ateşe verildi

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Esenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetimi 300 İşçiyi İşten Çıkardı: Genel-İş Sendikası Eylemde

    14 Nisan 2025, 16:18

    Tarikat Şeyhinin Cinsel Taciz Davası: Şok Ses Kayıtları “tasavvufi” Diyerek Savunuldu!

    12 Nisan 2025, 19:48

    Selçuk Bayraktar’dan Depremzedeye 150 Bin TL’lik Tazminat Davası

    10 Nisan 2025, 13:41
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15

    Kapitalizmin krizi, yükselen faşizim ve sol milliyetçilik

    15 Mart 2025, 18:26
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.