Uşak’ın Eşme ilçesinde siyanürle altın madenciliği yapılan Kışladağ Altın Madeni nedeniyle bölge halkının içme suyu kaynaklarının ciddi bir tehdit altında olduğu belirtiliyor. Uşak Barosu tarafından yapılan açıklamada, Kışladağ Altın Madeni’nin çevresindeki köylerin su kaynaklarının metalik renkte akmaya başladığı ve bunun doğrudan madencilik faaliyetlerinden kaynaklandığı ifade edildi.
“Cehennem Çukuru” ve Çevresel Yıkım
Uşak Barosu Çevre Komisyonu Başkanı Avukat Ekin Türkü Bülbül, maden sahasında yer alan ve “cehennem çukuru” olarak adlandırılan devasa çukurun derinliğinin 500 metreyi geçtiğini belirtti. Bülbül, yağmur sularıyla birlikte metalik ve zehirli maddelerin yeraltı sularına karıştığını, bu kirli suların ise insanlara, doğaya ve diğer canlılara zarar verdiğini söyledi. Açıklamada, şu tespitlere yer verildi:
- Bölgedeki ormanların, bitki örtüsünün ve yaban hayatının ciddi şekilde zarar gördüğü,
- Yüzlerce hayvanın öldüğü, sakat doğumların ve düşüklerin arttığı,
- Yeraltı sularının kirlenmesinin, içme suyu başta olmak üzere insan sağlığını tehdit ettiği vurgulandı.
AİHM Davası ve Hukuki Mücadele
Kışladağ Altın Madeni ile ilgili hukuki mücadelenin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşındığını belirten Bülbül, davanın sürecine ilişkin bilgi verdi:
- Nisan ayında AİHM, davacıların adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine hükmetti.
- Karar sonrasında yargılamanın yeniden başlayacağı açıklandı.
- Bölge halkının ve doğanın haklarını korumak adına hukuk mücadelesinin sürdürüldüğü ifade edildi.
Yerel Halkın ve Baro’nun Endişeleri
Madencilik faaliyetleri nedeniyle 12 köyde yaşanan ekolojik yıkımın boyutları, su kaynaklarındaki kirlilik ve tarım arazilerinin zarar görmesi gibi pek çok sorun dile getirildi. Baro temsilcileri, Kışladağ Altın Madeni’nin büyütülmesine karşı durduklarını, ancak şirketin faaliyetlerini genişletmeye devam ettiğini söyledi.
“Doğamız ve İnsanımız İçin Mücadele Edeceğiz”
Avukat Ekin Türkü Bülbül, “Doğamızın, insanımızın ve tüm canlıların haklarını savunmaya devam edeceğiz. Mücadelemiz yalnızca bölge insanı için değil, tüm canlılar için bir sorumluluk taşıyor.” diyerek açıklamasını sonlandırdı.
Kışladağ Altın Madeni’ne karşı verilen bu mücadele, çevresel adalet ve insan hakları konularında ulusal ve uluslararası düzeyde önemli bir örnek teşkil etmeye devam ediyor.