Türkiye’de üniversite okumanın bir hayali vardı bir zamanlar. Büyük bir kampüse adım atmak, farklı insanlar tanımak, spor yapmak, sanatla iç içe olmak, gece geç saatlere kadar tartışmalar yapmak…
Peki, bu hayal ne oldu?
Bugün birçok üniversite kampüsü, içinde hiçbir yaşam belirtisi olmayan, ruhsuz birer beton ormanına dönmüş durumda. Spor sahaları terk edilmiş, sanat etkinlikleri unutulmuş, öğrenci kulüpleri bürokrasiye yenilmiş.
Kampüs hayatı dediğimiz şey, dersler biter bitmez yurt odasına veya eve dönüp internette vakit geçirmekten mi ibaret?
Bu kadar mı düşürdük çıtayı?
KAMPÜSTE HAYAT YOK, SADECE BİNALAR VAR
Türkiye’deki çoğu üniversite kampüsüne bir bakın. Ne görüyorsunuz?
Beton.
Devasa binalar, dar koridorlar, kahve kuyruğunda birbirine çarpan insanlar.
Sosyal alan dediğiniz şey, çay ocağının önündeki üç plastik sandalye mi?
Devlet üniversitelerinde spor sahaları, sanat atölyeleri ya hiç yok ya da var olanlar kaderine terk edilmiş durumda.
Özel üniversiteler mi?
Spor salonları var ama onların da aylık aidatları, bir öğrencinin yemek bütçesinden fazla. Tam bir ironi: Okumaya geliyorsunuz ama sosyalleşmek istiyorsanız ekstra para ödemelisiniz.
SOSYAL İZOLASYON: TEK BAŞINA BİR ORDU GİBİ YAŞAMAK
Gençlerin yalnızlığı pandemiden sonra mı arttı dersiniz?
Hayır, bu kampüslerin ruhsuzluğu zaten yıllardır gençleri yalnızlığa itiyor. 2022 TÜİK verilerine göre, 18-24 yaş grubundaki bireylerin %41’i yalnızlık hissediyor. Bu oran her yıl artıyor.
Üniversitede arkadaş bulmak, bir gruba dahil olmak, kulüplere katılmak… Hepsi teoride güzel ama pratikte zor. Çünkü ne ortam var ne de bu ortamı yaratmaya yönelik bir çaba.
Sırf bir konser düzenlemek için kaç dilekçe yazmanız gerektiğini biliyor musunuz?
Bürokrasiyi geçseniz bile, maddi imkansızlıklar yüzünden o etkinlik ya iptal oluyor ya da son dakika duyuruluyor ve kimse katılmıyor.
Böyle bir düzenin içinde öğrenciler ne yapsın?
SPOR VE SANAT: KAMPÜSLERİN GÖZ ARDI EDİLEN ZENGİNLİĞİ
Spor dediğimizde aklınıza sadece okulun futbol takımı mı geliyor?
O da varsa tabii. Çoğu üniversitede bir spor takımı bile kurulamıyor çünkü ne saha var ne de destek. Spor yapmak isteyen öğrenciler, şehirdeki pahalı spor salonlarına mahkûm.
Sanat?
Onu hiç konuşmasak mı?
Tiyatro oyunları, sergiler, konserler… Bunlar ya tamamen unutulmuş ya da birkaç idealist öğrencinin omzuna bırakılmış durumda. Ama idealizm ne kadar dayanabilir?
Resim atölyesi yok, müzik stüdyosu yok, tiyatro sahnesi yok. Kampüsler gençlerin yeteneklerini göstereceği yerler olmalıydı, ama bugün bir yeteneğiniz varsa bile geliştirecek bir alan bulmak neredeyse imkânsız.
ÖĞRENCİ KULÜPLERİ: ETKİNLİK DÜZENLEMEK Mİ? HAYAL!
Öğrenci kulüpleri eskiden kampüslerin ruhuydu. Şimdi ise bir kulüp etkinliği düzenlemek, Everest’e tırmanmak kadar zor. Üniversite yönetimleri, kulüplerin önüne sürekli engeller çıkarıyor. Bir etkinlik düzenlemek için bir ton kağıt işiyle uğraşıyorsunuz. İzin almanız, mekan bulmanız, fon yaratmanız lazım. Bu kadar çabadan sonra motivasyon mu kalır insanda?
Bir de şu var: Birçok üniversite, öğrenci kulüplerinin bağımsız hareket etmesine sıcak bakmıyor. Her etkinlik kontrol edilmeli, her fikir filtreden geçmeli. Bu kadar baskı varken hangi kulüp hayatta kalabilir?
BU MONOTONLUĞU KIRMANIN ZAMANI GELDİ
Peki, bu durum değişebilir mi?
Elbette. Böyle bir şeyi beklemek hayal biliyorum ama dile getirmeden edemiyeceğim. Öncelikle üniversite yönetimlerinin ve yetkililerin gençlere güvenmesi ve destek olması gerekiyor. İşte birkaç öneri:
Sosyal Alanlar Yaratılsın: Her kampüse açık hava etkinlik alanları, spor sahaları, sanat stüdyoları gibi alanlar eklenmeli.
Bürokrasi Azaltılsın: Etkinlik düzenlemek bu kadar zor olmamalı. Öğrencilerin yaratıcı fikirleri desteklenmeli, engellenmemeli.
Fon Desteği Sağlansın: Öğrenci kulüplerine yeterli bütçe ayrılmalı ve bu kulüpler bağımsız bir şekilde hareket edebilmeli.
Kültürel Etkinlikler Artırılsın: Üniversiteler tiyatro oyunları, konserler, sergiler gibi etkinlikleri düzenli hale getirmeli.
Psikolojik Destek Geliştirilsin: Yalnızlık hissiyle başa çıkmak için kampüslerde psikolojik danışmanlık hizmetleri artırılmalı.
Az önce söylediğim gibi, bugün böyle bir şeyi beklemek hayal.
SESSİZ KAMPÜS, SESSİZ NESİL
Eğer üniversite dediğimiz yer sadece dersliklerden ibaret olacaksa, buna kampüs demeyelim. Burası gençlerin sadece diploma alıp gittiği bir yer olmamalı. Sosyal hayat, üniversite eğitiminin bir parçasıdır ve bu parça olmadan eğitim eksik kalır.
Gençlerin enerjisini boğarak geleceği kuramazsınız.
Üniversite kampüslerini beton ormanlara dönüştürmek yerine yaşamla doldurulmalı. Çünkü sessiz bir kampüs, sessiz bir neslin habercisidir.
Ve unutmayın: Bu sessizlik, en tehlikeli isyandır.