Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı
    Güncellendi:14 Nisan 2025, 23:09

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    Liselilerin çığlığı, Gezi Parkı’nda yankılanan, Boğaziçi’nde direnen, Soma’da öfkeye dönüşen, kadın cinayetlerine karşı “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diyen her sesin akrabasıdır.
    D. Şener YıldırımD. Şener Yıldırım14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Bir ülkenin karanlığı, bazen hiç beklenmeyen bir anda, hiç beklenmeyen bir yerden, örneğin sıradan bir sınıfın tozlu camından sızan bir cümleyle yırtılır. Sınıf tahtasına tebeşirle yazılmış “Öğretmenime dokunma” sözü, belki de bu ülkenin yıllardır susturulmaya çalışılan vicdanının en berrak yankılarından biri haline gelir. Çünkü o cümle, sadece bir öğretmene sahip çıkmakla ilgili değildir; o cümlede bir çağrının, bir isyanın, bir uyanışın yankısı vardır.

    Son haftalarda Türkiye’nin dört bir yanındaki liselerde yankılanan sesler, birkaç öğretmenin hukuksuz bir şekilde görevden alınmasına tepkinin ötesindedir. Bu sesler, gençliğin artık bu köhnemiş düzene razı gelmediğini, biat etmeyeceğini, korkmayacağını ilan ettiği birer varlık bildirgesidir. Bu sesler, geleceğini karanlık birer tünel gibi sunanlara inat, pencereleri açan, havayı değiştiren, sokaklara umut serpen bir başkaldırıdır.

    Biz uzun zamandır bastırılıyoruz.

    Düşüncelerimiz sansürleniyor, duygularımız küçümseniyor, sesimiz boğulmak isteniyor.

    Üniversiteler, bilim üretmek yerine itaat etmeye zorlanan kurumlara dönüştürüldü; rektör atamalarıyla irade gaspedildi, öğrenciler coplarla sindirildi.

    Medya, halkın değil iktidarın borazanı haline geldi. Muhalif seslerin haber yapma hakkı ellerinden alındı; gerçeğin yerini manipülasyon aldı.

    Yargı ise artık bağımsız bir güç değil, Saray’dan gelen buyrukların uygulanma aracına dönüştü.

    Bir tweet atan, bir afiş asan, bir soru soran, bir yürüyüşe katılan hemen “terör örgütü propagandası”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik”, “kamu düzenini bozmak” gibi soyut ve muğlak suçlamalarla ya gözaltına alınıyor ya da yıllarca sürecek bir yargı sürecine sürükleniyor.

    Kimi sabahın beşinde evine yapılan baskınla uyandırılıyor, kimi okul çıkışında sırtında polis copuyla yere seriliyor, kimi ise artık sadece anılarda yaşıyor. Cezaevlerinde çürütülenler, sürgün edilen akademisyenler, ihraç edilen öğretmenler… Tüm bunların toplamı, bize dayatılan suskunluk düzeninin ağırlığını gösteriyor.

    İşte bu nedenle, liseli çocukların sesleri çok kıymetli. Çünkü o ses, bastırılmış tüm kuşakların yerine yankılanıyor. Karanlığın içinde bir yırtık açıyor. Ülkenin gökyüzünü yeniden görmemizi sağlıyor. Belki de o yüzden, en çok bu çocuklardan korkuyorlar. Çünkü onların sözcükleri, iktidarın duvarlarını çatlatmaya başlıyor.

    Ama şimdi başka bir şey oluyor. Bu kez korkuyla değil, umutla konuşmalıyız. Çünkü henüz reşit bile sayılmayan, henüz seçme hakkı bile tanınmayan, ama geleceğin tam göbeğinde duran liseli çocuklar, bizlerin yıllardır taşıdığı o suskunluk yükünü sırtlarından atıp yerle bir ediyor. Onlar, yalnızca kendi öğretmenlerini değil, bu memleketin içini kemiren haksızlıkları da savunmaya girişiyor. Dillerinde yalan yok, gözlerinde hesap yok. Gencecik bir inatla, yalın bir hakikatle yürüyorlar.

    Oturma eylemi yapıyorlar. Pankart açıyorlar. Okullarının önünde sabahın köründe sıralanıyorlar. Seslerini sosyal medyada örgütlü bir şekilde duyuruyorlar. Bu onların ilk eylemi olabilir ama sanki yıllardır hazırlanıyorlarmış gibi güçlüler, tutarlılar ve yürekteler. Çünkü mesele yalnızca bir öğretmenin sınıftan alınması değil. Mesele, artık kimsenin bir şey söyleyemediği bir ülkede, sözün yeniden yerini bulması.

    Beşiktaş Meydanı’nda toplanıyorlar. “Varlığınızla güçlendik, gidişinize sessiz kalamazdık” yazılı dövizleri taşırken, bu ülkenin adalet duygusuna adeta ayna tutuyorlar. Veliler, üniversite öğrencileri, hatta bazı öğretmenler onlara katılıyor. Onları yalnız bırakmayan her adım, aslında toplumun hâlâ tam olarak çürümemiş damarlarından biri. Kabataş’a yürümek istediklerinde önlerine set çeken polisler ise, bize bir kez daha hatırlatıyor: Bu ülkede doğru olan her şey, önce bastırılmak istenir.

    Ama yine de yürümek istiyorlar. Çünkü bu çocuklar, yolun ne kadar uzun olduğundan çok, artık durmanın ne kadar ağır geldiğini biliyorlar. Her engel, onları daha da kararlı kılıyor. Çünkü onlar, kendi seslerini bastırmak isteyen bir düzene karşı, sesleriyle cevap veriyorlar. İsyanları, kendiliğinden örgütlenmiş bir vicdan hareketi gibi.

    Ne bir siyasi partinin gölgesinde yürüyorlar ne bir kariyer hesabının içinde.

    Onlar, yalnızca adaleti istiyor. Ve bu yüzden çok tehlikeliler.

    Öğrenciler bugün sadece öğretmenlerini savunmuyor. Onlar geleceği, özgürlüğü, laik ve eşit bir eğitimi, yani hayatı savunuyorlar. Devletin resmi müfredatı onlara ne öğretirse öğretsin; onlar başka bir şeyi öğrenmiş durumda: Dayanışmayı. Direnişi. Umudu.

    İşte bu yüzden, liselilerin başkaldırısı sadece eğitim alanında değil, toplumun tüm damarlarında yankı buluyor. Bu isyan, neoliberal eğitim politikalarına, rant odaklı dönüşümlere, öğretmeni memurlaştıran ve öğrenciyi müşteri gibi gören anlayışa karşı bir çığlık. Aynı zamanda bu çığlık, Saraçhane’de adalete sahip çıkan, Gezi Parkı’nda yankılanan, Boğaziçi’nde direnen, Soma’da öfkeye dönüşen, kadın cinayetlerine karşı “bir kişi daha eksilmeyeceğiz” diyen her sesin akrabası.

    Evet, liseliler artık susmuyor. Ve bu ülkede eğer hâlâ bir umut varsa, o umut siyasetçilerin kürsülerinden değil, bir öğrencinin el yazısıyla tuttuğu dövizden, okul kantininde fısıldaşan sözcüklerden, karakol önünde bekleyen velilerin gözlerinden geliyor.

    Bu çocuklara borcumuz var.

    Bugüne kadar sustuğumuz, görmezden geldiğimiz, “zaten bir şey değişmez” dediğimiz her an için… Bu sefer onlar konuşuyor. Onların sesiyle birlikte, biz de kendimize gelebiliriz belki. Çünkü eğer bu ülkede bir şeyler düzelecekse, onun ilk cümlesi çoktan yazıldı:

    “Öğretmenime dokunma.”

    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıEsenyurt Belediyesi’nde Kayyum Yönetimi 300 İşçiyi İşten Çıkardı: Genel-İş Sendikası Eylemde
    Sonraki Yazı 1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.