Suriye şu an bir kavşakta ve bir karar eşiğinde Suriye’de Kabil rejimimi olacak yoksa Erdoğan’ın da özendiği Dubai modeli mi olacak. Dubai olmak halka şeriat hukuku uygulanırken diğer yandan da batılı şirketlerle kapitalist bir ekonomi uygulanmasıdır. Bu açık turist diyarında halkın tersine Batılı turistlere her şey serbesttir. Yani Suriyede HTŞ bir yandan yumuşak bir şeriat uygularken diğer yandan da Kapitalizmin buradaki üssü olacak ve Alevi bölgesi olan sahil şeridi Dubai gibi özgür alan olarak dünya Turizmine açık olacak. ABD ve Batılı ortakların istediği Suriye bu.
Irakta ABD’nin “Hayırsever” “ve “Alicenap” yardımları ile Saddam Diktasından kurtulan Irak Halkı aradan geçen yıllar ile Saddam’ı arar oldular. Bölgede İsrail lehine rejim mühendisliği yapan Neoconlar aradan yıllar geçtikten sonra İran ile beraber bölgenin İsrail’e tabi olan akordunu bozan Suriye’yi, Libya’yı, Sudan ve Somali’yi hedefe koymuştu. Bu İsrail için dikensiz gül bahçesinin kurulumu büyük oranda ABD’nin Siyonist şahinlerinin Oded Yinon[1] ile beraber anılan bölgenin küçük devletçiklere bölünerek parçalanması diğer adıyla Balkanlaştırmayı ve İsrail’in böylece Nilden-Fırata kadar toprak alanlarını kontrol edebilmesini sağlamayı amaçlayan planlarını gerçekleştirebilmeyi hedefliyordu.
Suriye’de Rusya ve İran’ın tuzağa çekilerek zayıflatılması ile İsrail için bir diken olan İran ve Suriye Ekseninin eksen kaymasına uğraması gerçekleşti. Sıranın İran’da olduğu açık bunun ilk aşaması için ise Iraktaki İran unsurlarının zayıflayıp ABD için bir bedel haline dönüşmemesi gerek.
İran bir imparatorluk olarak-tıpkı Türkiye gibi-içinde birçok farklı etnik grupları barındıran bir devlet ve tam da bu nedenle tıpkı Türkiye gibi Azeriler Türkmenleri bir siyasi Özne olarak tanımak yerine Fars Ulus Devletine tabi kılan otokratik bir İslami rejim inşaa etti. Ve tıpkı Türkiye gibi onlara zor kullanarak bunların devlete tabi olmalarını sağladı bu zaaflarına rağmen direniş ekseni adıyla bir İran destekli vekil cephesi inşaa ederek bu cepheler üzerinden bölgeyi şekillendirme misyonı sürdürdü. Bu iki ölümcül düşmanı ABD ve İsrail’in kendisine yönelik saldırısına karşı dizayn edilen gerilla ordularıyla önden karşılayıp bunlarla hırpalayıp yorarak son darbeyi kendisinin vurabileceği bir yumuşatma zemini niteliği de taşıyor. Tam da bu nedenle İran dikenlerin en büyüğü ve bu dikeni sökmeden Ortadoğu dedikleri coğrafyaya şekil verilebilmesi mümkün değil. Hizbullah Lübnan’ı ve Esad Suriye’si bu dikenin en sivri en yaralayıcı uzantılarıydı. Ve şimdi diken en güçlü ve en delici uzantılarından biri tamamı ile sökülürken diğeri de ciddi olarak güçsüzlüğe mahkûm edildi. Hizbullah’ın Suriye üzerinden İran tarafından onu güçlü tutacak cephaneliğimi besleme imkânı kalmadı. Cephaneliğinin önemli bir kısmını harcayan Hizbullah’ın bu cephaneyi yenileme imkânı çok büyük oranda tükendi. Ve bu tam da İsrail’in baskısı üzerinden tamamı ile kalkmadan son derece kırılgan bir ateşkesin ortasında gerçekleşti.
Rusya’nın kendi himmete muhtaç halde iken İran’a destek sunup sunmayacağı meçhul oysaki o İran kamikaze dronlar ile Rusya’ya çok büyük destek sağladı. İran’ın bu desteği ise Ukrayna’nın Suriye’de HTŞ’yi kamikaze dron teknolojisi ile desteklemesine yol açtı. Yani İran ve Rusya’yı Suriye’de sıkıştıran sadece ABD ve İsrail olmadı Türkiye kadar Ukrayna da Othello Arabın İntikamı piyesini sahnelemesi ile de burada önemli bir yer edindi.. Kısacası Suriye’de en büyük darbeyi İran yedi. Ve şu anda ABD İsrail saldırısına dayanabilme olasılığı sorguya açık.
Suriye rejiminin çöküşü konusuna girmeyeceğim ama şu kadarını söyleyeyim Ana akım Batı Medyası’nın Suriye ile anlattığı her şey tepeden tırnağa yalan, yeni savaş sürecinde Medyada savaşın bir parçası. Ve bu sürece hakikat sonrası çağ deniyor. Suriye’de Suriye için bir demokrasi imkânı sağlayacak makul ve laik unsurlar ABD İngiltere ve İsrail şer ekseni tarafından etkisizleştirildi ve Suriye alenen bir cihadistana dönüştürüldü. O yüzden batı yeni Sol’unun aşağıdan bir Suriye Devrimi ve özgür halk yönetimi fikri aleni bir salaklık. Bunu yapabilecek tek dinamik güç olan Rojava’da şu an Erdoğan destekli paralı serseri ordusu sözde milli ordu tarafından yok edilme baskısı ile karşı karşıya.
Yolları Çatallanan Bahçe
Suriye şu an bir kavşakta ve bir karar eşiğinde Suriye’de Kabil rejimimi olacak yoksa Erdoğan’ın da özendiği Dubai modeli mi olacak. Ya da şu an Suudi Arabistan da olan Suriyede de olacak mı? Her ne kadar İŞİD kurucusu El Kaide temsilcisi selefi faşist Colaninin dilinden bir bal çeşmesi aksa da Colani ya da yeni kimliği ile Ahmet El Şara yani aile adını kullanarak imaj çalışması yaparak bize başka bir hikâye anlatsa da Şara ya Suriye’nin Stalin’i olarak yola çıktığı yoldaşlarını tasfiye edecek ya da vadettiğini hayata geçirirse sonu Troçki gibi olacak. Yani tasfiye etmeyen tasfiye edilecek. HTŞ askerleri SMO denen at hırsızı alçaklar değil gerçekten bir ideale gönül veren kişiler.
Bu adamlar burada Taliban gibi bir emirlik ütopyası ile canlarını ortaya koydular. Yani burada El Kaide, Taliban vb.nin tesis ettiği selefi bir şeriat düzeni kurmak için yola çıktılar.
Lakin Şara da şunu biliyor devlete sahip olmak için Suudlaşmak, Dubaileşmek zorundalar. ABD, İngiltere ve Almanya, Fransa vd. ortaklarından oluşan koalisyon HTŞ’nin Dubai maskesi takmasını şart koşuyor
Suriye 13 yıllık iç savaşta yıkılmış bir ülke ve bu ülkenin yeniden ayağa kalkması için Batı’nın şirketlerine ihtiyacı var, Körfez devletlerinden para alması gerek. Şayet Afganistanlaşılırsa bunlar olmaz ve yeni bir iç savaş ya da İsrail tarafından Gazze ye dönmek seçeneği ile karşı karşıya kalır
Dubai olmak tam da bu. Halka şeriat hukuku uygulanırken diğer yandan da batılı şirketlerle kapitalist bir ekonomi uygulanır. Batılı turistlere her şey serbesttir. Ama halka onlara serbest olan yasaktır. Dubai içeride tam İslam hukuku uygular ama diğer yanda da bir Turizm cenneti olarak pazarlanır. Yani ABD ve batının istediği olursa, Suriyede HTŞ bir yandan yumuşak bir şeriat uygularken diğer yandan da Kapitalizmin buradaki üssü olacak ve Alevi bölgesi olan sahil şeridi Dubai gibi özgür alan olarak dünya Turizmine açık olacak.
BAE, Suud ve diğer körfez ülkelerinde şu anda olan bu büyük oranda. İçte muhafazakâr dışta tüketimci turistik özgürlük Türkiye’de Yeni Türkiye Yüzyılı olarak pazarlanan da bu, içeriye taassup dışarıya özgürlük modeli arzulanıyor.
Suriye’yi yıkanlar İslami bir rejimle yaşar. Yeter ki Kapitalist Küreselleşmeye açık olunsun. Bölgede ABD ve İsrail çıkarlarına açık olunsun. Ki bu model için söz konusu cihatçı enerji kuvvetle muhtemel İran’a karşı yapılacak operasyonda ABD ve İsrail’in kara gücü olarak önemli ölçüde harcanarak Suriyede istenilen rejim ayakta kalacaktır.
Kısaca Dubai maskesi takmış bir şeriat rejimi ne ABD’yi ne Rusya’yı ne de diğer emperyalist güçleri asla rahatsız etmez. Diktatörlük olması da asla sorun olmaz yeterki kapitalizmin ve İsrail’in, Büyük devletlerin gemisi yürüsün. Yeterki Suriye kapitalist küreselleşmeye eklemlensin. Petrol doğal gaz vb. enerji koridorları buradan geçebilsin, yeter ki Çinin milyonlarca dolar para döktüğü yeni İpekyolu olan Kuşak Yol Projesi geçersiz kalsın ve Çin Ortadoğu’ya yumuşak güç olarak yerleşemesin.
Kan Sınırları Erdoğan’ı da İçine Çekecek
Erdoğan şimdilik muzaffer komutan Edası ile bir HTŞ ile birkaç kuş vurmayı planlıyor. Esad’ın düşmesi Halifelik rüyalarını coşturdu. Erdoğan mülteci sorunundan kurtulmuş Rojavayı ezmiş ya da boyun eğdirmiş Suriye’nin inşasından dolarları cebine koyup bir dönem daha hatta ölene dek Türkiye’nin başında kalmayı sağlayacak bir başarı öyküsü senaryosu yazmayı amaçlıyor. Bunu yiyecek bir dolu ahmağın onu İktidarda tuttuğunu biliyoruz.
Ama Erdoğan netice de cürmü kadar yer yakar. Neden. Hani hatırlarsınız belki ünlü yeşil kod adlı JİTEM katili Mahmud Yıldırımın bir uyuşturucu tacirine söylediği sözü hatırlayın demişti ki “Ben, yapma demiyorum. Yap diyorum. Ben sana yapma demiyorum. Ama ben sana diyorum ki oğlum yalnız yeme, akıllı ol. Yalnız YEDİRMEZLER adama.”.
ABD, İngiltere ve İsrail üçlüsü de Erdoğan’a “biz sana Suriye pastasından pay umma demiyoruz ama haddini bil ve ayağımıza dolanma. Osmanlı rüyan bize sökmez, git onu ahmak hüloglarına anlat Akıllı ol bizim sana çizdiğimiz sınırın bir milim ötesine geçme. Sana Suriye’yi de bölgeyi YEDİRMEZLER.”
ABD’deki bir albayın bir makalesi bir ara çok konuşuldu. Ralf Peters denen bu subayın tıpkı Oded Yinon gibi gayrı resmi bir ifşaa olduğunu unutmayalım. Kan Sınırları adı verilen bu projeksiyon Sykes-Pico’nun değişmesi üzerine kurulu. Ve en fazla da Kürtlere atıf yapılıyor. Yani ABD-İngiltere ve İsrail en azından şimdilik Erdoğan’a şu an Kürtler bize gerek onları tepelemene izin vermeyiz diyorlar. ABD’de gidenler de gelenlerde İsrail’e göre yön tayin ediyorlar.
Kan sınırları da Yinon planı gibi bölgedeki bazı ulus devletlerin parçalanmasını hedefliyor. Ve her iki projede Türkiye sınırları içindeki Kürtleri de özgürleştirmeyi amaçlıyor.
Hâsılı Erdoğan şu anda mutluluktan uçsa da bölgenin dizaynından kendisinin de payına düşeni alacağını bilmesine rağmen MHP’nin oturduğu yere oturarak Kürtlere boyun eğdirme planları yapıyor. Eğer İsrail Bahçeli gibi Kürtlere içi boş umut pazarlamıyorsa, Müslüman Kardeşlerle ya da diğer İslamcılarla iş tutan Erdoğan’ın burnundan fitil fitil getirecektir SMO denen cihadist mafya ile iş tutup İsrail’in planlarına çomak sokmayı ödetecektir.
Yani Erdoğan kendi yaktığı ateşin içinde pek ala da kavrulabilir. Kürtleri satan ABD Erdoğan’ı hayda hayda satar ki şu an Mehmet Şimşek eliyle sarayın kolonları kesilmekte. Şimşek Erdoğan’ı kemiren bir İMF kurdu olarak Erdoğan’ın içini boşaltma potansiyelini ziyadesi ile taşıyor.
Özetlersek Suriyede esas herşey şimdi başladı. Ve bu ateşi yakanlar bu ateşe odun atanları da yakıp küle çevirmekten asla imtina etmezler.
[1] Konuya ilişkin şu tezi öneriyorum. https://openurl.ebsco.com/EPDB%3Agcd%3A10%3A7116250/detailv2?sid=ebsco%3Aplink%3Ascholar&id=ebsco%3Agcd%3A132947533&crl=c&link_origin=www.google.com