Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Siyasetin Gölgesindeki Kaderimiz

    Siyasetin Gölgesindeki Kaderimiz

    Ceren ÇilliCeren Çilli20 Ekim 2024, 20:51
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Concept of writing and literature with a pencil from which escapes the letters of the alphabet symbol of inspiration.
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Coğrafyanın kader olduğu bu topraklarda, toplumsal çöküş, yozlaşma ve adaletsizlik her gün derinleşiyor. Göz ardı edilen travmalar, öğretmenlerimizi, çocuklarımızı ve geleceğimizi parçalayarak toplumu bir uçuruma sürüklüyor. Susturulan erdemli sesler ise bu çürümenin en acı verici işaretlerinden sadece biri.

    Siyaset, hayatın doğrudan bir izdüşümüdür. Ülkemizde siyasetin her katmana, her insana ve her ilişkiye nüfuz ettiğini göz ardı etmek mümkün değildir. Hayatın herhangi bir kesitini siyasetten ayrı düşünmek, bu coğrafyada gerçekleri görmezden gelmektir.

    Her gün karşı karşıya kaldığımız trajediler, yalnızca siyasi kurumlarla ilgili değildir; bu olaylar, toplumsal çürümeyi, etik değerlerin kaybını ve adaletsizlikleri de yansıtır. Sistem, sadece yönetenlerle değil, toplumun her hücresine işlemiş olan yozlaşmayla, moral çöküşle de ilgilidir.

    Coğrafya Kaderdir: Toplumsal Travmaların Kaçınılmazlığı

    “Coğrafya kaderdir” deyişi, bu topraklarda her gün yeniden ve yeniden anlam kazanıyor. Daha doğar doğmaz, bir çocuğun yaşamı belirlenmiş oluyor; hangi şartlarda, hangi acılarla karşılaşacağı, bir sistemin içine doğmuş olmasıyla mühürleniyor. Bu kader, sistemin çürümüşlüğü ve yozlaşmasıyla örülmüş bir labirenttir.

    Toplumsal çözülme, derin yaralar bırakıyor, her gün biraz daha genişleyen bir uçuruma dönüşüyor. Kaderleri, bu kördüğümün içinde sıkışıp kalmış öğretmenler, çocuklar ve geleceğimiz, her gün biraz daha bu dipsiz kuyuya çekiliyor.

    Yozlaşma öyle derinleşmiş ki, sistemi anlamak için karmaşık bir tanımlamaya bile gerek kalmıyor. Toplumsal düzenin herhangi bir yerinden tutun, her şey çözülmeye başlar. Bir yandan, hayatta kalmaya çalışanlar, diğer yandan vicdanlarını yitirmiş olanlar… İşte coğrafyamızın sunduğu kader: yıkım ve acı.

    Toplumsal Çözülme: Kuralsızlık ve Ahlaki Çöküş

    Toplumun temelleri çözülüyor, yok oluyor. Kuralların çiğnendiği, adaletin kayırmacılıkla yer değiştirdiği, erdemin yerini açgözlülüğün aldığı bir düzen içinde yaşıyoruz. Bu çöküşe tepki göstermek yerine, genelde acıyı kabullenip, onun nedenini sorgulamadan yaşamaya alıştık. Tepkisizlik, travmamızın en derin ifadesi haline geldi; bu toplum, sadece sonuçlara odaklanıp, nedenlerle yüzleşmekten kaçınıyor. Bu da yozlaşmanın daha da büyümesine zemin hazırlıyor.

    Siyaset her yere sızmışken, bu mekanizmaları görmezden gelmek, bir insanın kendi kaderine sırtını dönmesiyle aynı şeydir. Hayata dair herhangi bir mesele üzerine konuşurken, siyaseti dışarıda bırakmak, çözümü değil, daha derin bir çöküşü davet eder.

    Erdemin Susturulması: Hasan Hüseyin Korkmazgil’in Hikayesi

    Çürümüş düzenin en acı örneklerinden biri de Hasan Hüseyin Korkmazgil’dir. Hayata ve insana değer veren, toplumu eğitmek için emek veren bu öğretmen, siyasi görüşleri yüzünden mesleğinden atıldı. O, bir yandan çocukları eğitirken, diğer yandan kalemiyle adaleti arayan, toplumun derin yaralarına dokunan dizeler yazdı.

    hor baktık mı karıncaya
    kırdık mı kanadını serçenin
    vurduk mu karacanın yavrulusunu
    ya nasıl kıyarız insana (!) 
    bak şu bebelerin güzelliğine
    kaşı destan
    gözü destan
    elleri kan içinde 
    kör olasın demiyorum
    kör olma da
    gör beni

    Fakat ne zaman ki erdem yerini ahlaksızlığa, onur yerini ikiyüzlülüğe bıraktı, işte o zaman bu tür sesler susturulmaya başlandı.

    Hasan Hüseyin Korkmazgil’in öğretmenlikten atılması, sadece bir bireyin değil, tüm bir toplumun vicdanının yaralandığı bir andır. Erdemin, adaletin, insanlık onurunun yerini güç, çıkar ve kayırmacılık aldığında, böylesi değerli seslerin susturulması kaçınılmaz hale gelir. Bu suskunluk, toplumsal çözülmenin en keskin simgesidir.

    Siyaset hayatın dokusunda; yaşam, adalet ve insanlık adına verdiğimiz her mücadelenin derinliklerinde bizi karşılıyor. Ondan kaçmak, gözlerimizi kapatmak sadece daha fazla çürümeye yol açar.

    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıKadına Şiddet: Şaşırmaya Gerek Yok?
    Sonraki Yazı Can Güvenliğimiz Tehlike de

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.