Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Sınıf Savaşının Yeni Cephesi: Kırdan Kente Yağma ve Direniş

    Sınıf Savaşının Yeni Cephesi: Kırdan Kente Yağma ve Direniş

    D. Şener YıldırımD. Şener Yıldırım25 Eylül 2024, 15:38
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Türkiye’nin kırlarında ve kent çeperlerinde, doğanın ve yaşam alanlarının sermaye tarafından talan edilmesine karşı özgün bir sınıf mücadelesi sürüyor. 1997’de Bergama’da başlayan direnişin ardından, maden, enerji ve inşaat projeleriyle hız kazanan bu savaş, günümüzde en sert ve yayılmacı formunu almış durumda. Köylüler, doğal kaynaklarına sahip çıkarken, şehirlerde de emekçiler hak arayışına giriyor; bu durum, kapitalizme karşı kolektif bir direnişin filizlenmesine olanak tanıyor.

    Türkiye’nin kırlarında ve kent çeperlerinde uzun yıllardır süregelen sınıf mücadelesi, son yıllarda yeni bir boyut kazandı. Bu mücadelenin doğrudan bir örneğini, 1997’de Bergama’da altın madenine karşı verilen direnişte gördük. Ancak, bu mücadele 90’lı yıllarda başlamış olsa da, 2000’li yılların başında geniş kitlelerce fark edilmeye başladı ve günümüzde en sert ve yayılmacı formuna ulaştı. Doğanın, emeğin ve yaşam alanlarının sömürüsü, bu sınıf savaşının merkezinde yer alıyor. Kapitalizmin doğrudan sonuçlarını kırdan kente her alanda hissettirirken, halkın bu yağmaya karşı direnişi de büyüyor.

    Sermayenin Yeni Sınırları: Talan Projeleri

    Geçmişte rant, genellikle kent merkezlerinde veya sanayi bölgelerinde yoğunlaşırken, günümüzde bu sınırlar tamamen ortadan kalktı. Dağlar, ormanlar, denizler, dereler, tarım arazileri; kısacası tüm doğal kaynaklar sermayenin yeni hedefleri haline geldi. Maden, enerji, inşaat ve turizm projeleriyle her köşe bucak, sermaye için birer kazanç kaynağı olarak görülüyor. Bu projelerde tek gözetilen şey ise kâr. İnsanların yaşam koşulları, doğanın dengesi ve toplumsal değerler tamamen göz ardı ediliyor. Her şey maliyet kalemi olarak değerlendiriliyor ve sermaye, bu maliyetleri minimize ederek maksimum kâr elde etmeyi hedefliyor. Bu bakış açısı, yıkıcı sonuçlar doğuruyor: Dereler kuruyor, denizler kirleniyor ve ısınıyor, toprak zehirleniyor, tarım arazileri yok ediliyor.

    Köylünün Tasfiyesi: Kırdan Kente Zorunlu Göç

    Sermaye tarafından yürütülen bu projeler sadece doğayı tahrip etmekle kalmıyor; aynı zamanda köylülerin elindeki üretim araçlarını da ellerinden alıyor. Tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlayan milyonlarca insan, üretim yapamaz hale getiriliyor. Bu insanlar, kentlere göç etmeye ve oralarda ucuz işgücü haline gelmeye zorlanıyor. Köylü, toprağından koparılırken aynı zamanda bağımsız yaşam koşullarını da yitiriyor. Kentlere zorunlu göç eden bu kesim, kentin düşük ücretli ve güvencesiz işlerine mahkûm oluyor. Üretimin durmasıyla birlikte gıda fiyatları da yükseliyor ve bu durum, yalnızca köylüyü değil, tüm toplumu olumsuz etkiliyor. Sermaye, bir yandan doğayı ve yaşam alanlarını talan ederken, diğer yandan emek gücünü de baskı altına alarak işçileri daha da sömürülebilir hale getiriyor.

    Tahribata Karşı Direniş

    Her ne kadar sermaye tüm gücüyle bu talan projelerini yaygınlaştırsa da, bu saldırılara karşı direnişler de hız kesmeden devam ediyor. Türkiye’nin dört bir yanında, Artvin’den Trabzon’a, Sivas’tan Çanakkale’ye kadar birçok yerde insanlar, yaşam alanlarını ve geçim kaynaklarını korumak için mücadele veriyor. Bu mücadeleler, yalnızca doğanın korunmasıyla sınırlı değil. Aynı zamanda köylünün ve kırsalın tasfiyesine karşı da bir direniş biçimini alıyor. Doğa savunuculuğunun yanı sıra, küçük üretici köylüler de bu girişimlere karşı kendi sınıfsal talepleri etrafında bir mücadele yürütüyor. Özellikle maden projelerine karşı verilen mücadeleler, köylünün kendi yaşam koşullarını savunma çabasını simgeliyor.

    Sınıf Mücadelesinin Doğa Üzerindeki Yansımaları

    Bu mücadeleler, aynı zamanda sınıf savaşının kırdaki özgün biçimlerinden birini oluşturuyor. Şehir merkezlerindeki işçi sınıfı mücadelesinin yanında, kırsal bölgelerde köylünün toprağını ve yaşam alanlarını koruma mücadelesi, aynı sermaye odaklarına karşı verilen savaşın farklı bir cephesini temsil ediyor. Sermaye, hem kırda hem kentte emeği ve doğayı kendi çıkarları doğrultusunda yeniden şekillendirmeye çalışırken, bu iki kesim de giderek ortak bir mücadele hattında birleşiyor. Köylüler, sermayenin dayattığı projelere karşı direnirken, işçiler de aynı sömürü düzenine karşı kentlerde hak arayışına giriyor.

    Bu bağlamda, köylülerin ve doğa savunucularının verdikleri mücadele, işçi sınıfı mücadelesi ile ortak bir zeminde buluşuyor. Her iki kesim de, kapitalist sistemin yarattığı sömürü ve talan düzenine karşı kendi sınıfsal çıkarlarını savunuyor. Doğanın yağmalanması, kırsal alanların yok edilmesi ve emeğin sömürüsü, aynı mekanizmalar tarafından yürütülen bir savaşın parçalarıdır.

    Kolektif Mücadele: Gelecek İçin Umut

    Bu direnişler, yalnızca bugünün koşulları için değil, aynı zamanda gelecek kuşaklar için de bir umut taşıyor. Yaşam alanlarını savunan insanlar, aynı zamanda sermayenin dayattığı adaletsiz düzenin karşısında alternatif bir toplumsal düzenin de mümkün olduğunu gösteriyor. Kapitalist sistemin tahrip ettiği her alanda, kolektif bir direnişin ve dayanışmanın filizlendiğini görüyoruz. Bu direnişler, sadece çevreyi veya köylülerin haklarını savunmakla kalmıyor; daha adil, eşit ve özgür bir toplumun inşası için de bir mücadele alanı oluşturuyor.

    Kırda ve kentte süren bu direnişler, sermaye karşısında zayıf gibi görünen halk kitlelerinin örgütlü ve kararlı bir biçimde hareket ettiklerinde ne kadar güçlü olabileceklerinin somut bir göstergesi. Tüm bu mücadeleler, aslında aynı sistemin farklı cephelerde yürüttüğü sömürüye karşı verilen ortak bir savaşın parçası. Doğayı, emeği ve yaşam alanlarını savunanlar, bu savaşta bir araya geldikçe sermayenin saldırıları karşısında daha güçlü durabiliyorlar.

    Yeni Bir Mücadele Alanı

    Türkiye’nin kırsal alanlarında ve kent çeperlerinde yaşanan bu sınıf mücadelesi, gelecekte de sürecek. Sermaye, doğayı ve emeği daha fazla sömürmek için sürekli yeni yollar ararken, halkın bu sömürüye karşı direnişi de büyümeye devam edecek. Köylülerin ve işçilerin verdiği bu mücadele, yalnızca ekonomik çıkarların değil, aynı zamanda insanlık onurunun ve doğanın korunmasının da bir savaşıdır. Bu mücadele, mevcut sistemin adaletsizliğine karşı alternatif bir düzenin mümkün olduğunu gösteriyor.

    Sermayenin yağma projelerine karşı verilen bu direnişler, toplumsal adalet mücadelesinin vazgeçilmez bir parçasıdır. Kırda ve kentte verilen bu savaş, yalnızca bugünün değil, geleceğin de mücadelesidir.

    Bergama Direnişi Kolektif Mücadele Sınıf Mücadelesi Zorunlu Göç
    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıBefesa İşçilerinin Grevi 61. Gününde Zaferle Sonuçlandı
    Sonraki Yazı İşçiler yoksulluğa karşı ayağa kalkıyor

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.