İnsanlar bana bu soruyu sorduğunda, çoğu zaman yüzlerinde bir tereddüt, hatta bazen bir yargı izi görüyorum. Anarşizm kavramı, ne yazık ki yüzeysel ve yanlış bir şekilde algılanıyor. Medyanın, siyasetin ve egemen ideolojilerin yarattığı bir imge var: “Anarşi kaostur, anarşizm yıkımdır, anarşizm terördür.”
Oysa benim gözümde anarşizm, insanlığın ve doğanın özgürleşme çabasının en saf hallerinden biridir. Anarşizm, sadece bir eleştiri ya da reddiye değil, aynı zamanda bir umut, bir inşa ve bir yaşam pratiğidir.
Bana neden anarşist olduğumu soruyorsanız, öncelikle şunu belirtmek isterim: İçinde yaşadığımız düzende büyük bir adaletsizlik var. Bu düzende insanların hayatı, belli bir sınıfın ya da sermaye sahiplerinin karlarına göz göre göre feda ediliyor. Bugün farkına vardığımız ya da vardırılmak istenmeyen gerçek su: Hiç kimsenin yaşamı, başka birinin zenginliği ya da tahakkümü için hiçe sayılmamalı. Ama günümüz dünyasında tam olarak bu oluyor.
Birileri daha fazla kâr elde etmek, daha fazla gücü elinde tutmak için başkalarının emeğini, hayatını, hatta en temel haklarını gasp ediyor. Fabrikalarda, tarlalarda emeğini ortaya koyan işçiler, çoğu zaman insanca yaşamak için gerekli koşullardan bile yoksun bırakılıyor. Kentler ve kırsal alanlar, şehirleşme ve endüstriyel sermayenin çıkarları adına betona boğuluyor. Doğa, birer ‘kaynak’ olarak görülüp, gelecek nesillerin nefes alabileceği bir dünyanın temelleri şimdiden yıkılıyor. Bunlar yetmezmiş gibi, insanlar farklılıklarından dolayı – ten renkleri, konuştukları dil, cinsiyetleri ya da inandıkları yüzünden – ayrımcılığa, baskıya ve dışlanmaya maruz kalıyor.
Tüm bunlar sistematik ve bilinçli bir zulmün parçası. Ve bu zulüm, yüzyıllardır üzerine bina edilen, “doğal” ya da “değişmez” olarak gösterilen sistemin bir sonucudur.
Anarşizm işte bu noktada devreye giriyor. Anarşizm, bu sistematik adaletsizliğe, zulme ve tahakküm düzenine karşı bir direniştir.
Anarşizm, insanın insan üzerindeki, doğanın insan eliyle sömürülmesinin karşısında duran bir şekilde özgürlüğü ve adaleti savunan bir düşünce sistemidir.
Anarşistim, çünkü özgürlük sadece bir söz ya da bir kavram değil; herkesin doğduğu andan itibaren sahip olduğu en temel haktır. Ancak bugün, o “özgürlük” sadece belli bir sınıfın ya da belli bir azınlığın kullanabildiği bir ayrıcalık haline gelmiş durumda. Geri kalanımıza ise ya bu düzenin dayattıklarına boyun eğmek ya da ona karşı sesimizi yükselterek direnişe geçmek kalıyor. Ben ikinci yolu seçiyorum.
Anarşistim, çünkü hiç kimsenin başka birinin hayatı üzerinde tahakküm kurma hakkı yoktur. Her birey, kendi hayatının özneliği olmalı ve yaşamını kendi iradesiyle, kimseye zarar vermeden şekillendirebilmelidir. Bu, sadece bireysel özgürlük değil, aynı zamanda kolektif bir dayanışma ruhu anlamına gelir. Anarşizm, bir bireyin diğer bireylerle dayanışma içinde, doğayla uyumlu bir yaşam kurmasını savunur.
Anarşizm, sadece bir “yıkım” ideolojisi değildir. Evet, bazen var olan düzeni yıkmak gerekir; ama asıl mesele yerine ne koyacağınızdır. Ben, yerine adaleti, eşitliği, dayanışmayı ve özgürlüğü koymak isteyenlerdenim. Bu, yüksek duvarları, demirden kafesleri ve insanı hiçe sayan sistemleri ortadan kaldırıp; yerine şefkati, dayanışmayı ve doğayla bir arada yaşamı getirme çabasıdır.
Anarşistim, çünkü yaşam, sadece bir avuç insanın zenginleşmesi uğruna harcanamayacak kadar değerli. Kapitalizmin dayattığı bu acımasız sistem, insanlığı insafsız bir rekabet ve sömürü döngüsüne hapsetmiş durumda. Oysa ben, dayanışmanın ve paylaşımın dünyayı değiştirebileceğine inanıyorum.
Anarşistim, çünkü doğa, insanın sınırsız hırslarının ve sanayi çarklarının insafına bırakılmamalı. Gezegenimiz, yaşamımızın temeli ve ortak yuvamızdır; onu korumak, sadece bir seçenek değil, mecburiyettir. Anarşizm, doğayla barışık, onun döngüsüne saygı duyan bir yaşamı savunur. Bu, sadece çevrecilik değil; bir varoluş felsefesidir.
Anarşistim, çünkü iktidar, ister devlet, ister şirketler, ister toplumsal normlar biçiminde olsun, bireyin özgürlüğünü kısıtlayan en büyük güçtür. Anarşizm, bireyin kendi kaderini tayin etme hakkını savunur. Bu, başkalarının özgürlüğüne müdahale etmeden, kendi hayatını kendi istediği gibi inşa etme cesaretidir.
Anarşistim, çünkü başka bir dünya mümkün. Eşitlikçi, adil ve özgür bir dünya hayal etmek, bugünkü düzeni sorgulamakla başlar. Sorgulamak, öğrenmek ve değiştirmek… Bunlar kolay değil, fakat imkânsız da değil. Tarih, zulme karşı direnenlerin ve yeni dünyalar kurmaya çalışanların hikâyesiyle doludur.
Anarşistim, çünkü mücadele etmekten başka bir seçeneğimiz yok. Düzenin bize dayattığı çürüme, insanlık onuruna yakışmıyor. Ben, bu çürümeye karşı, hem kendim hem de gelecek kuşaklar için mücadele etmeyi seçiyorum.
Anarşizm, bana bir yol gösteriyor: Dayanışma ile örgütlenmiş, baskısız, tahakkümsüz bir yaşam… Ve bu yol, ne kadar uzun ve zorlu olursa olsun, yürümeye değer.