Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Kayyum, Hukuk ve Demokrasi Üzerine…
    Güncellendi:4 Kasım 2024, 18:26

    Kayyum, Hukuk ve Demokrasi Üzerine…

    Belediyelere kayyum atanması, demokrasiye saygının ve halkın iradesinin giderek aşındırıldığını gösteriyor. Hukukun gereği olduğu söylenirken, aslında hukuk devletinin temelleri sarsılıyor.
    D. Şener YıldırımD. Şener Yıldırım4 Kasım 2024, 18:23
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    AKP Grup Başkanvekili Abdullah Güler, üç belediyeye kayyum atanmasına ilişkin yaptığı açıklamada, kayyum atamalarının hukukun gereği olduğunu belirtti.

    Güler’in söylemi, bir “hukuk devleti” uygulamasından bahsederken, aslında derin bir demokratik boşluğun üzerini kapatmaya çalışıyor.

    Peki, gerçekten de bu atamalar, hukuk ve demokrasi ile uyumlu mu?

    Yoksa halk iradesine karşı bir müdahale mi?

    ***

    Güler, “belediye başkanlıkları kimsenin suç işleyebileceği bir özgürlük alanı değildir” diyerek, belediye başkanlıklarının suç işleme alanı olmadığını vurguluyor.

    Oysa bu ifade, seçilmiş belediye başkanlarını doğrudan suçlu ilan eden, onların görevlerini kötüye kullandığını peşinen kabul eden bir yaklaşımı temsil ediyor.

    Bir hukuk devletinde, suçluluğun kararını ancak bağımsız mahkemeler verir, yürütme organları değil. Seçilmiş bir yöneticiyi, yargı süreci tamamlanmadan görevden alarak, halkın oyuyla göreve getirdiği kişiyi cezalandırmak, demokrasiye karşı ciddi bir müdahale anlamına gelir.

    ***

    Güler’in, “Siz kayyum diyorsunuz ama hukuk böyle demiyor” ifadesi oldukça dikkat çekici. Kayyum atamalarına dair hukuki tanımlar elbette tartışılabilir, fakat halkın iradesine dayalı yönetimlere karşı bu tür müdahaleler, kayyum olarak tanımlanmayı hak ediyor.

    “Kayyum” halkın gözünde, atanmış bir yöneticiyi ifade ediyor; ki bu, halkın özgür iradesiyle seçilen belediye başkanının yerini alan ve genelde merkezi hükümete yakın isimlerden oluşan bir yapı. Dolayısıyla, bu tür atamaların “hukuk” kisvesi altında değerlendirilmesi, demokratik meşruiyeti sorgulanabilir hale getiriyor.

    Anayasanın 127. Maddesi ve Yorum Farklılıkları

    Güler, anayasanın 127. maddesinin kayyum atamalarına izin verdiğini belirtiyor. Ancak bu madde, yerel yönetimlerin özerkliğini ve seçimle işbaşına gelme ilkesini de koruma altına alır.

    Seçilmiş belediye başkanlarını, yargı süreci tamamlanmadan görevden almak, anayasanın bu ilkesine doğrudan aykırı bir durum yaratır.

    Anayasanın 127. maddesi, merkezi idarenin yerel yönetimlere müdahalesini ancak istisnai durumlarda ve denetim amacıyla düzenler; halkın iradesini askıya almak için değil.

    ***

    Demokrasi, bir hukuk devleti içinde sadece seçimlerle değil, aynı zamanda seçilenlerin görevlerini özgürce yerine getirebilmeleriyle anlam kazanır.

    Abdullah Güler’in açıklamaları, demokrasiyi yalnızca bir oy kullanma pratiğine indirgeme tehlikesini taşıyor. Oysa demokrasi, halkın seçtiği kişilerin yerinde durmasını sağlamak, onlara güvenmek ve hesap sorulmasını halkın kendisine bırakmak anlamına gelir.

    Bu perspektiften bakıldığında, kayyum atamalarının “hukuk devleti” ilkesiyle ne kadar uyumlu olduğu konusu büyük bir soru işareti ile birlikte karşımızda duruyor.

    Asıl mesele, halkın iradesine ve yerel yönetimlere duyulan saygının giderek aşındırılmasıdır.

    Demokrasi, sadece bir prosedür değil; halkın iradesinin yaşam bulduğu, yöneticilerle halk arasında bir bağın kurulduğu bir sistemdir.

    Bu bağı kopararak demokrasiye zarar vermek, hukuk devleti kisvesi altında ne kadar savunulabilir?

    Abdullah Güler hukuk devleti Kayyım
    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıEsenyurt’tan Halfeti’ye: Halkın İradesine Kapatılan Kapılar
    Sonraki Yazı Günaydın: ‘Esenyurt’a ses çıkartan Mardin’e sessiz kalırsa yeniliriz’

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.