Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » katilleri tanıyoruz, özgürlükten vazgeçmiyoruz

    katilleri tanıyoruz, özgürlükten vazgeçmiyoruz

    söz konusu erkeklerin ruhsal ve zihinsel durumuyla ilgili çok şey söylenebilir, bu hallerine nelerin yol açtığı konusunda da fikir yürütülebilir ama şunu unutmamak gerek: erkeklerin yaşadığı zorlayıcı her şeyi kadınlar da yaşıyor ama iki-üç kadının bir olup bıçakla erkekleri tehdit ettiği vaki değil. eşlerinden ayrılmak istemeyen kadınlar var ama onları öldürmüyorlar. adına ne derseniz deyin, ister “psikopatlık”, ister öfke kontrolünün yetersizliği olarak tanımlayın, karşımızda erkeklere mahsus ruh halleri değil, erkeklere tanınan haklar var! zaten bir kadın bir şiddet olayına dahil olduğunda hakimler ona genellikle mümkün olan en ağır cezayı layık görüyor.
    AdminosAdminos8 Ekim 2024, 00:17
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    ayşe düzkan- yeni yaşam- gazetesi-7 ekim 2024  

    bir kere daha, erkek şiddeti vakalarının arka arkaya geldiği ve hamasi nutuklarda karşılık buldukları bir dönemden geçiyoruz.

    elimizde güvenilir istatistikler yok ama yine de şunu gözlemlemek mümkün: geçmişte erkekler esas olarak ailelerindeki kadınlara ve çocuklara şiddet uygulama hakkını görüyorlardı kendilerinde. şimdi her kadına her istediklerini yapabileceklerini düşünüyorlar.

    bunda cezasızlığın büyük payı var. cezasızlığın erkek şiddetiyle sınırlı olmadığını, başka birçok suçun da cezasız kaldığını ve bunun nasıl bir teşvik sağladığını anlatmaya bile gerek yok. adalet sistemi, sadece devlete ve iktidara karşı edimleri cezalandırıyor.

    ama cezasızlık bu vahşetin tek sebebi değil.

    söz konusu erkeklerin ruhsal ve zihinsel durumuyla ilgili çok şey söylenebilir, bu hallerine nelerin yol açtığı konusunda da fikir yürütülebilir ama şunu unutmamak gerek: erkeklerin yaşadığı zorlayıcı her şeyi kadınlar da yaşıyor ama iki-üç kadının bir olup bıçakla erkekleri tehdit ettiği vaki değil. eşlerinden ayrılmak istemeyen kadınlar var ama onları öldürmüyorlar. adına ne derseniz deyin, ister “psikopatlık”, ister öfke kontrolünün yetersizliği olarak tanımlayın, karşımızda erkeklere mahsus ruh halleri değil, erkeklere tanınan haklar var! zaten bir kadın bir şiddet olayına dahil olduğunda hakimler ona genellikle mümkün olan en ağır cezayı layık görüyor.

    erkek şiddetini kolaylaştıran bireysel silahlanma*

    erkek şiddetini kolaylaştıran bir diğer şey bireysel silahlanma. bu konuda türkiye, geçmiş yılların “küçük amerika olma” hayallerini haklı çıkartırcasına abd’ye benzer bir noktaya geldi. devlet; vatandaşı koruma işinden elini eteğini yavaş yavaş çekiyor, insanlar -ya da daha doğru bir ifadeyle erkekler- güya kendilerini ve ailelerini korumak için silahlanıyor ve o silahla suç işliyor. bireysel silahlanmaya karşı mücadele eden umut vakfı, daha 2012’de dört kişiden birinin silahının olduğunu raporlamış!

    yani hayatta neyi istese olacağına, elde edeceğine inanacak şekilde büyütülmüş bir genç adam, ilgisine karşılık vermeyen bir kadını öldürmeye karar verdiğinde ateşli silah edinmesi/ödünç alması son derece kolay. ateşli silahlara gücü yetmeyen de bıçak vb. kullanıyor!

    birçok erkek, istanbul sözleşmesi’nden çıkılınca eşlerini dövmelerinin falan yasak olmaktan çıkacağını düşünmüştü. oysa neyiniz olursa olsun, birini dövmek, yaralamak, öldürmek sözleşmeden önce de suçtu, hâlâ suç. ama ne yazık ki bunun suç olmayabileceği ihtimalini mümkün gören erkeklerle aynı toplumda yaşıyoruz.

    yasaların tatbik edilmesi, cezaların caydırıcı olması, kovuşturmaların kararlılıkla yürütülmesi, başta uzaklaştırma olmak üzere her türlü önlemin gerçekten uygulanmasının takibi devletin ve kurumlarının hemen sağlayabileceği şeyler.

    İstanbul sözleşmesi güvenli sığınaklar içeriyordu

    istanbul sözleşmesi ise bundan çok daha fazlasını öneriyor. şiddet gören veya görme riski taşıyan her kadının çocuklarıyla birlikte yaşayabileceği güvenli sığınakların yeterli sayıya ulaşmasını, örneğin. kaç kadın, öldürülme tehditleri aldığı halde, gidecek bir yeri olmadığı, çocuklarını bırakamadığı için katiliyle aynı evde ya da onun kolayca ulaşabileceği bir evde yaşıyor ve öldürülüyor! yani mesele sadece suç işlendikten sonra ceza verilmesi değil, suçun işlenmesine mahal verilmemesi.

    türkiye’yi gelecekte yönetmeye talip olanlar kadın katliamını önlemek için ne öneriyor?

    her gün ekranlarda atıp tutan siyasetçilerin yukarıda saydıklarımdan herhangi birini vaat ettiğini görüyor muyuz? türkiye’yi gelecekte yönetmeye talip olanlar kadın katliamını önlemek için ne öneriyor?

    erkek şiddeti kadınları itaat ettiremiyor, istemedikleri erkeklerden ayrılmaktan, istedikleri gibi giyinmekten, ücretli işlerde çalışıp kendi hayatlarını inşa etmekten vazgeçmiyorlar, canları pahasına bile olsa. onlar dizilerin, filmlerin, romanların nadiren bahsettiği gerçek kahramanlar.

    diğer yandan bebeklerden katil yaratmak o kadar kolay ki. ailelerinin şımarta şımarta büyüttüğü oğlanlar; ekranda, beyaz perdede, şiddetin doğru ve güçlü bir şey olduğunu izliyor. kadınlara saygı duymak akıllarından geçmiyor çünkü rol modelleri -öz babaları ve mafya babaları- kadınlara saygı duymuyor.

    bize güvenlik dahi vaat etmeyen siyasete, kurumlara, sanata, her şeye karnımız tok. özgürlüğümüzü de kendimiz inşa edeceğiz.


    * ara başlıklar bize aittir. Yazar büyük harf kullanmayı anti-otoriter bir tavırla kullanmayı reddettiği için biz de hiçbir şekilde büyük harf kullanmadık.

    Bireysel Silahlanma Cezasızlık Devlet Erkek Erkek Şiddeti Hakim
    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıKuraklık ve Açlık Nedeniyle Güney Afrika’da Filler Öldürülüyor
    Sonraki Yazı Cinsiyet faşizminin ideolojisi: İnceller ve kadın cinayetleri

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Trump Yönetimi Neden Akademik Özgürlüğü Hedef Alıyor?

    1 Nisan 2025, 20:52

    İran’ın yüksek yargı binasında iki yargıcın vurularak öldürüldüğü bildirildi

    19 Ocak 2025, 18:20

    Trump’ın mantığına karşı Lenin’in mantığı – Paul Le Blanc

    15 Aralık 2024, 13:03
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.