Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Kadına Şiddet: Şaşırmaya Gerek Yok?
    Güncellendi:20 Ekim 2024, 22:40

    Kadına Şiddet: Şaşırmaya Gerek Yok?

    Deniz ÖzelDeniz Özel20 Ekim 2024, 20:33
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Hayret, nasıl olur da kadına şiddete şaşırıyoruz? Bu baskıcı düzenin tam ortasında yaşamıyormuşuz gibi… Özellikle kendilerini “modern” ve “kadına destek” olarak tanımlayan erkeklere sesleniyorum: Eğer gerçekten adaletli olsaydınız, Türkiye’de bugün kadınlar bu kadar şiddete maruz kalmazdı. Kadına yönelik şiddet, toplumsal bir hastalıktır ve tedavisi, bu hastalığı üreten köhne yapıların kökten sorgulanmasından geçer.

    Şiddet Kültürü: Kamusal Alan ve Toplumsal Tepki

    Son yıllarda Türkiye, kadına yönelik şiddetin her geçen gün daha da belirginleştiği bir gerçekle yüzleşiyor. Bu şiddet, yalnızca fiziksel değil; toplumsal cinsiyet rollerine dayalı derin bir kültürel şiddet sarmalıyla iç içe geçmiş durumda. Aile içi şiddet uzun süre gizlenmiş ve hatta “mazur” görülmüşken, artık sokak ortasında gerçekleşen şiddet olayları bile bir infiale neden oluyor. Ancak toplumda infial yaratan bu olayların kökeni, çok daha derinlere dayanıyor: Kadın nefreti, patriyarkal düzenin sistematik bir parçası.

    Gençler Arasında Yayılan Şiddet ve Kurumsal Başarısızlıklar

    Kadınlara yönelik şiddeti uygulayanların, özellikle gençler ve ergenler olması, bu sorunun ne kadar köklü ve karmaşık olduğunu gösteriyor. Toplumsal yapılar, işlevsiz kurumlar ve adaletsiz yasalar bu gençleri şiddete yönlendiriyor. Bu durum, aslında toplumsal cinsiyet rolleri üzerine inşa edilmiş ataerkil düzenin başarısızlığını da gözler önüne seriyor. Eğitim sistemindeki boşluklar, ekonomik krizin getirdiği baskılar ve uyuşturucu bağımlılığının yaygınlaşması, şiddetin yalnızca bir yüzü. Ancak bu etkenler, kadının her alanda kuşatıldığı ataerkil baskının yalnızca dışavurumları.

    Kadın Bedeninin Kontrolü: Patriyarkanın Elinde Bir Araç

    Bu sistem, kadın bedenini her an kontrol altında tutmaya çalışıyor. Kadınların yaşam alanlarını daraltan bu kuşatma, televizyon dizilerinden reklamlara, siyasetten iş yerlerine kadar her yerde kendini gösteriyor. Dizilerde, kadınların yaşamlarının erkek egemenliği altında nasıl şekillendiğini izliyoruz. Erkek egemen bir dünyada, kadınların varoluşu ancak eş, anne ya da cinsel bir nesne olarak tanımlanıyor.

    Şiddet Her Yerde: Fiziksel, Ekonomik, Psikolojik

    Türkiye, kadına karşı şiddet konusunda şaşkın halde. Ama bu şiddet yalnızca fiziksel değil; dilimizde, bakışlarımızda, hitap ediş biçimlerimizde, kadınlara verdiğimiz rollerde de gizli. Şiddet, ekonomik, psikolojik ve cinsel boyutlarıyla her an her yerde var. Bu şiddetin bireysel bir sorun olmadığını anlamamız gerekiyor; şiddet, toplumsal bir olgu. Ve bu toplumsal yapı, özellikle erkeklerin egemen olduğu alanlarda üretiliyor ve yeniden üretiliyor.

    Yüzleşme Vakti: Samimiyet ve Cesaret

    Kendini modern, adaletli ve kadına destek olarak tanımlayan erkekler için söyleyecek bir çift lafım var: Eğer gerçekten bu kadar adaletli olsaydınız, Türkiye’de bugün kadınlar bu kadar şiddet görmezdi. Şiddetin temelinde sizin egemenliğiniz var. Şimdi samimiyetle, cesaretle bu gerçeklerle yüzleşme vakti!

    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıSoma’da 53 Günlük Eylem Sonuçlandı: Fernas Madencilik İşçileri ve İşveren Anlaşmaya Vardı
    Sonraki Yazı Siyasetin Gölgesindeki Kaderimiz

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.