Bilinmezliğe Doğru Bir Adım
Michel Barnier hükümeti, Yeni Halk Cephesi tarafından sunulan gensoru önergesinin 331 milletvekilinin onayıyla kabul edilmesi sonucu düştü.
Bu durum, 1962’den bu yana Fransa’da bir hükümetin gensoru önergesiyle ilk kez düşmesi anlamına geliyor. Barnier hükümeti, Beşinci Cumhuriyet tarihindeki en kısa ömürlü hükümet oldu; yalnızca üç ay görevde kaldı. Beşinci Cumhuriyet döneminde kaydedilen yaklaşık 150 gensoru önergesi arasından yalnızca ikincisi Parlamento tarafından hükümeti devirmiş oldu.
Cumhurbaşkanı Macron, Haziran ayına kadar Meclis’i feshedemeyeceğinden, yeni bir çoğunluğun oluşması mümkün değil. Fransa, 2024 yılını başbakansız ve onaylanmış bir bütçe olmadan tamamlayacak.
Macron’un Kriz Yönetimi
Arabistan’da tatilini tamamladıktan sonra Fransa’ya dönen Macron, seçimden bu yana kaos yaratmakla eleştiriliyor. 2017 ve 2022 yıllarındaki seçim zaferlerinde “Cumhuriyetçi baraj” stratejisini kullanarak aşırı sağın kazanmasını engelleme vaadiyle seçilse de halkın büyük bir kısmının desteğini hiçbir zaman tam anlamıyla kazanamadı. Bunun yerine, uyguladığı neoliberal politikalar ve sosyal haklar üzerindeki sert kesintiler, 1968 Mayıs olaylarından bu yana en büyük sosyal krizlere yol açtı.
2022’den sonra Macron, aşırı sağcı Ulusal Cephe (RN) ile ittifak yaparak, Fransa’da Kurtuluş’tan bu yana en ırkçı yasayı yürürlüğe koydu ve denizaşırı bölgelerde gerilimlere sebep oldu. Ardından, Olimpiyat Oyunları öncesinde Meclis’i beklenmedik bir şekilde feshederek RN ile yönetim kurdu.
Son seçimlerde Yeni Halk Cephesi birinci parti olarak çıksa da Macron, radikal sağ üyelerden oluşan bir hükümet atadı. Bu hükümet, sağlık, eğitim ve diğer kamu hizmetlerini kesintiye uğratarak tarihteki en büyük kemer sıkma planını dayattı. Bu kesintiler, Macron’un yönetimi altında zenginlere ve işverenlere verilen yüz milyarlarca Euro’luk desteklerin yarattığı mali açığı kapatmak için öne sürüldü.
Aşırı Sağın Hesapları
Michel Barnier’nin Le Pen’e yönelik siyasi ödünlerine rağmen, RN, hükümete güvensizlik oyu verdi. Bu, aşırı sağın bir başbakan ya da erken bir cumhurbaşkanlığı seçimi umudu taşıdığını gösteriyor.
Macron’un kaos politikalarının daha otoriter bir yönetime ve aşırı sağcı bir hükümete doğru evrileceği öngörülüyor. Bu, muhtemelen daha radikal yasaların ve istisnai diktatoryal yöntemlerin gündeme gelebileceği anlamına geliyor. Ancak bu gidişat, halkın kararlı direnişiyle engellenebilir.
Çözüm Yolları
Zenginliklerin adil paylaşımı, ırkçı politikaların son bulması ve çevrenin korunması gibi halkın büyük çoğunluğunun talep ettiği hedeflere ulaşmak için, parlamentodaki tartışmalardan çok daha fazlası gerekiyor. Bu değişiklikler, gerçek bir toplumsal ayaklanma ve güçlü bir halk hareketi gerektiriyor.
Orijinali : contre-attaque.net