Elâzığ Gazi Caddesi, hayatta kalma mücadelesinin en gerçekçi kesitlerinden birini sunuyor. Kalabalığın ve günlük koşuşturmanın arasında, insanların yaşamın acımasız yüzüyle başa çıkmaya çalıştığı bu sokak, derin bir ekonomik krizin izlerini taşıyor.
Sokağın her köşesinde farklı bir hikâye saklı; bir kadın çocuklarına tavuk dileniyor, genç bir adam gitarıyla para kazanmaya çalışıyor, çocuklar sokakta hayatta kalmanın yollarını arıyor. Ancak tüm bu manzaralar, yoksulluğun sadece görünen yüzü.
Asıl mücadele, görünmeyen derinliklerde sürüyor.
Tavuk Dilenirken: Bir Kadının Hikâyesi
Gazi Caddesi’ndeki tavuk çevirme dükkanının önünde duran bir kadın, “Allah rızası için bir tane tüm tavuk al, çocuklarıma” diyerek çevresindekilere sesleniyor. Fırında nar gibi kızaran tavukların kokusu, kadının haykırışlarını daha da keskinleştiriyor.
Yanından geçen bir seyyar satıcı, “Ablam, sen boyut atlamışsın. But değil, kanat değil, tüm tavuk diyorsun! Biz evimize götürebiliyor muyuz ki?” diyerek acı bir gerçekliği dile getiriyor. Ancak kadın, bu tepkilere aldırış etmeden dilenmeye devam ediyor.
Bu sahne, sadece bir bireyin değil, toplumun büyük bir kısmının yaşadığı derin yoksulluğu gözler önüne seriyor.
Çocukların Tek Hayali: Doyabilmek
Biraz ileride, genç bir adam elindeki gitarla sokak sanatçılığı yapıyor. “Ne sen Leyla’sın ne de ben Mecnun…” diyerek şarkısını mırıldanıyor.
Gitar kılıfında birkaç bozuk para var. Yanında küçük bir kız çocuğu, melodika çalmaya çalışıyor. Ancak soğuk hava nedeniyle elleri morarmış durumda. Çocuk, birkaç nota çaldıktan sonra ellerini ısıtmaya çalışıyor.
Yanlarına gidip hayallerini sorduğumuzda, aldığımız cevap yürek burkuyor: “Ne hayali ağabey? Karnımız doysun yeter.”
Bu çocuklar için hayaller, sadece karınlarını doyurabilmekten ibaret.
Sokakta Okulun Anlamı
Sokakta mısır, kestane, meyve satan çocukların ortak bir derdi var: Okul. Ancak onlar için okulun anlamı eğitim değil. “Okul karın doyurmuyor ağabey!” diyen çocuklar, eğitim hayallerinden vazgeçmiş. Geçim derdi, hem fiziksel hem de psikolojik olarak bir yük haline gelmiş.
Bu çocuklar için okul sıralarında oturmak, boş bir zaman kaybı gibi görünüyor. Sokakta para kazanmaya çalışırken öğrenmeye de umut etmeye de yer kalmıyor.
Kriz ve Sokağın Çözümü: Kemer ve Tespih
Caddenin bir köşesinde, tespih satan bir adam, “Strese birebir! Çek tespihi, sıkıntını unut!” diye bağırıyor. Yan tarafta bir başka satıcı ise “Kaliteli kemerler, sadece 50 lira! Sıkabildiğin kadar sık!” diyerek ekonomik krizin çaresizliğini mizahi bir dille özetliyor.
Her ürün bir çözüm gibi sunulsa da bu, sadece derinleşen sorunların üzerini örtmekten öteye gidemiyor.
Tespih çekmek ya da kemer sıkmak, geçim sıkıntısına çare olmuyor.
İzzetpaşa Pasajı: Hayaller ve Gerçekler
Elâzığ’ın ünlü İzzetpaşa Pasajı, süslü vitrinleri ve “bir alana bir bedava” kampanyalarıyla dolu. Ancak pasajdan geçenler, genellikle sadece bakıyor.
İnsanların en büyük hayali, pasajdan bir kilogram tavuk budu alıp eve götürebilmek. Çünkü krizle boğuşan insanlar için hayatta kalmak, lüks hayallerden çok uzakta.
Küçük bir tavuk budu bile, büyük bir ödül gibi hissediliyor.
Gerçeklik ve Mücadele
Gazi Caddesi’nin hikayesi, sadece bir şehir sokağının değil, ülke genelindeki milyonlarca insanın ortak hikayesi. Tavuk dilenen kadın, gitar çalan genç, “Okul karın doyurmuyor” diyen çocuklar, yoksulluğun farklı yüzlerini temsil ediyor.
Her biri, hayatta kalmak için mücadele ediyor.
Bu hikayeler, sadece yoksulluk değil, aynı zamanda dayanışma ve umut eksikliğini de gösteriyor. Belki bir gün bu sokaklar, sadece geçim derdinin değil, daha güzel hayallerin de konuşulduğu bir yer haline gelir.
Ancak o gün gelene kadar, Gazi Caddesi’nde hayat, herkes için ayrı bir sınav olmaya devam ediyor.
Not: Bu yazının aslı Özkan ZÜLFİKAR tarafından Evrensel için yazıldı. Yazıyı okuduğumda etkilendim, rızasını almadan da olsa kendi duygularımla yeniden kaleme alma ihtiyacı hissettim. Yani bir anlamda yazının sahibi Özkan ZÜLFİKAR‘dır diyebiliriz.