Devlet Bahçeli’nin, Halep’in Türk olduğunu iddia ederek Türkiye’nin Suriye politikasında daha saldırgan bir duruş almasını savunması, yalnızca tarihsel gerçeklikten kopuk bir nostalji değil, aynı zamanda tehlikeli bir siyasi oyun olarak karşımıza çıkıyor.
Milliyetçi retoriğin dar sınırlarında sıkışan bu tür söylemler, Türkiye’nin gerçek sorunlarına dair ciddi bir kaçışın da ifadesidir.
Suriyeliler Türkiye’de İstenmiyor, Peki Halep’tekiler?
Bahçeli’nin uzun zamandır Suriyeli sığınmacılar üzerinden yükselttiği söylem, onların Türkiye için “yük” olduğu fikriyle şekilleniyor. Bu bağlamda, “Halep Türk’tür” iddiasını ortaya atmak, kendi içinde büyük bir çelişkiyi barındırıyor. Eğer Suriyeliler Türkiye’de istenmiyorsa, Halep gibi Suriyelilerin yaşadığı bir bölgeye müdahale etmek ne anlama geliyor?
Oradaki Suriyelileri ne yapacağız?
Türkiye’ye mi taşıyacağız, yoksa Bahçeli’nin dolaylı ifadesiyle onları Mars’a mı göndereceğiz?
Bu çelişki, milliyetçi politikanın yapısal tutarsızlığını ve kısa vadeli popülist kazançlara dayanarak şekillenen bir zihniyeti gösteriyor. İnsanların etnik ya da ulusal kimlikleri üzerinden politika yapmak, yalnızca sınırları aşan bir kaos yaratır.
Halep’te yaşayan insanların günlük yaşamları, bu retorik içinde tamamen görmezden gelinmektedir.
Ekonomik Kriz ve Gerçeklikten Kopuk Hayaller
Türkiye şu anda tarihinin en ağır ekonomik krizlerinden biriyle karşı karşıya. İnsanlar günden güne yoksullaşırken, devlet altyapı hizmetlerini bile yeterince sunamıyor. Böylesi bir tabloda, Halep’e girip orada altyapı kurmayı, halkın yaşam koşullarını iyileştirmeyi düşünebilmek, ya büyük bir hayal gücüne ya da büyük bir samimiyetsizliğe işaret ediyor.
Bahçeli’nin söylemi, ekonomik gerçekliklerden kopuk bir hamaset retoriği olarak görünüyor. Bu söylem, milliyetçi duyguları tetiklemekten öteye geçmiyor. Ancak halk, artık bu tür masallara karnının tok olduğunu her fırsatta dile getiriyor.
Tarihin Yanıltıcı Anıları
Halep’in Osmanlı geçmişine atıfta bulunarak bu şehri “Türk” ilan etmek, tarihsel bağları çarpıtan bir anlayışa dayanıyor.
Evet, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Halep önemli bir ticaret ve kültür merkeziydi. Ancak bu, Halep’in bugün “Türk” olduğu anlamına gelmez. Tarihi bu şekilde çarpıtmak, yalnızca günümüz siyasetine meşruiyet kazandırma çabasının bir parçasıdır.
Üstelik, milliyetçilik adına yapılan bu tür tarihsel yorumlar, bölge halklarını yok sayar. Halep, bugün Suriyelilerin yaşadığı, onların kimliğiyle şekillenmiş bir şehirdir. Bu kimliği yok saymak, yalnızca bölgedeki etnik ve ulusal çatışmaları derinleştirecektir.
Üfürük Milliyetçiliği ve Gerçek Tehditler
Bahçeli’nin Halep’e dair söylemleri, bir tür “üfürük milliyetçiliği” olarak nitelendirilebilir. Bu söylemler, ne askeri ne de diplomatik olarak uygulanabilir bir politika önermiyor; yalnızca iç politikada milliyetçi kesimleri mobilize etmeyi hedefliyor. Ancak bu tür söylemler, hem Türkiye’nin uluslararası imajına hem de içerideki sosyal uyuma zarar veriyor.
Daha da önemlisi, bu tür maceracı politikalar, halkın gerçek sorunlarından kaçışın bir aracı haline geliyor. Ekonomik kriz, artan yoksulluk ve derinleşen toplumsal adaletsizlik karşısında Bahçeli, halkın dikkatini gerçek tehditlerden uzaklaştırmaya çalışıyor.
Milliyetçilikten ve Devletçilikten Uzak Durmak
Halep’e dair bu tartışmalar, milliyetçilik ve devletçiliğin halklara dayattığı sınırların ne kadar keyfi ve yıkıcı olduğunu bir kez daha gösteriyor. Sınırlar, halklar arasında ayrım yaratmak için devletlerin inşa ettiği yapay duvarlardır.
Halep’te yaşayan Suriyeliler de Türkiye’deki halklar gibi özgür, eşit ve barış içinde yaşama hakkına sahiptir. Çözüm, sınırları genişletmek değil, bu sınırları kaldırmak ve halkların kendi kaderlerini tayin etme hakkını savunmaktır.
Bahçeli’nin söylemleri, ne Türk ne de Suriyeli halkların çıkarına hizmet ediyor. Bu tür yayılmacı politikalar, yalnızca devletlerin savaş ve çatışma politikalarını meşrulaştırır.
Barış, halkların kendi iradelerini ortaya koyduğu, sınırsız ve özgür bir dünyada mümkündür. Halep tartışması, bu hedefe ulaşmanın ne kadar zor ama bir o kadar da gerekli olduğunu bir kez daha göstermektedir.