Donald Trump’ın yeniden başkan seçilmesiyle finans piyasaları adeta bir şenlik havasına büründü. Bitcoin rekor kırarak 75.000 dolara yükseldi, Tesla hisseleri ise %12’den fazla değer kazandı. Bu ekonomik “başarı”, Trump’ı destekleyenlerin derin çıkar ilişkilerinin bir sonucu. Özellikle Elon Musk, Trump’ın zaferine büyük katkıda bulundu. Ancak bu ilişki, yalnızca sermaye odaklı çıkarların değil, aynı zamanda otoriter bir düzenin meşrulaştırılmasına yönelik çarpıcı bir örnek.
Kapitalizm ve Algı Yönetimi
Elon Musk, sahip olduğu X (eski adıyla Twitter) platformunu Trump’ın seçim kampanyasına hizmet edecek şekilde yönetti. Platformun algoritmaları, Trump ve aşırı sağ içerikleri öne çıkarmak üzere manipüle edildi. Bu, sosyal medyanın toplumsal algıları nasıl şekillendirdiğini ve gerçekleri nasıl görünmez kıldığını bir kez daha gösteriyor. Musk’ın “ifade özgürlüğü” söylemleri altında uyguladığı bu politikalar, aslında neoliberal kapitalizmin sansür ve baskı araçlarını farklı bir biçimde kullandığını ortaya koyuyor.
Ortak Nefret ve Çıkarlar
Musk ve Trump, birçok konuda farklı düşüncelere sahip olsa da, onları birleştiren derin bir ideolojik uyum var:
- Toplumsal Eşitsizlik ve Nefret: LGBT haklarına yönelik düşmanlık, her ikisinin de ortak paydası. Musk’ın “biyolojik üstünlük” söylemleri ve Trump’ın göçmen karşıtı politikaları, toplumsal ayrışmayı daha da derinleştiriyor.
- Sınırsız Kapitalizm: Musk’ın hayal ettiği kuralsız piyasa, Trump’ın “deregülasyon” vaatleriyle mükemmel bir uyum içinde.
Bu ortaklık, yalnızca bireysel çıkarlarla değil, aynı zamanda otoriter yönetim biçimlerini meşrulaştırmaya yönelik ideolojik bir proje ile güçleniyor.
Teknoloji ve Siyaset
Musk, X’i satın alırken ifade özgürlüğü vaat etmişti. Ancak platform, gerçeklerin yerini propagandaya bıraktığı bir araç haline geldi. Trump’ın seçimi kazanmasında bu manipülasyonun etkisi büyük. Sahte haberler ve manipüle edilmiş içerikler, milyonlarca kullanıcıya ulaştı ve geleneksel medyanın etkisini gölgede bıraktı. Bu, sermayenin sadece ekonomik alanda değil, siyasal alanlarda da hegemonyasını nasıl kurduğunu gözler önüne seriyor.
Trump ve Musk ikilisi, sermayenin sınırsız gücünü pekiştirirken, halkın demokratik taleplerini daha da görünmez hale getiriyor. Ancak bu, sadece ABD için değil, küresel anlamda daha baskıcı ve eşitsiz bir düzenin habercisi. Bu noktada, anarşist bir perspektiften, halkların sermaye iktidarına karşı doğrudan eylemlerle örgütlenmesi gerektiği açık. Devlet ve sermaye arasındaki bu sıkı iş birliği, yalnızca toplumsal dayanışma ve özgürlükçü alternatiflerle aşılabilir.
Bu süreç, yalnızca Trump ve Musk gibi figürlerin değil, neoliberal kapitalizmin tüm yapılarının sorgulanmasını gerektiriyor. Sosyal medyanın, siyasetin bir propaganda aracına dönüştürülmesi, bireylerin düşünsel ve pratik özgürlüklerinin yeniden savunulmasını zorunlu kılıyor.