Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Dayanışma ve Yaratıcılığın Buluşma Noktası: Sanat Kolektifleri

    Dayanışma ve Yaratıcılığın Buluşma Noktası: Sanat Kolektifleri

    Aykırı İçerik KolektifiAykırı İçerik Kolektifi6 Haziran 2024, 06:56
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Sanat üretimleri üzerinden bireyin ortaya çıkışına bakarken farklı coğrafyalarda farklı kırılma noktalarıyla karşılaşırız. Todorov “Resimde Birey’in Gösterimi’” adlı yazısında birey gösterimiyle ilgili kısaca “Onu tüm ötekiler arasında tanımayı da, bir değer olarak belirlemeyi de olanaklı kılar’’(*) diye belirtir ve ilerleyen kısımlarda bu tanım üzerinden tarihsel olarak sanat yapıtlarında bireyin gösterimini arar. Burada peşine düştüğü birey, gündelik hayatta karşılaşılan sıradan insanlardır. Uzun yıllar boyunca resim sanatında yaygın olarak betimlenen ve idealize edilerek tuvale aktarılan güçlü ve önemli kişiler yerine sıradan insanların, sıradan işler yaparken gösterildiği eserler, bu anlamda bireyin ortaya çıkışına dair ilk örnekler olarak kabul edilir. 

    Günümüzde ise birey kavramına yalnızca bu perspektiften bakmak oldukça zordur. Ekonomik krizlere, savaşlara, kitlesel katliamlara tanık olduğumuz bir çağda, kişisel çıkarların ön plana alınarak tek başına bir kurtuluş vaadinin pompalandığı, bireyden ziyade bireyselliğe dönüşen kavramın kendisi, dayanışmanın temel bir ihtiyaç hâline geldiği bir dönemde olumsuz çağrışımları da beraberinde getirmektedir. Dünya ölçeğinde etkisini gördüğümüz bu durumla baş edebilmek ancak yan yana gelişlerle mümkündür. Sanat özelinde ise bu yan yana gelişlerin pratik karşılığını sanat kolektifleri üzerinden görebilmekteyiz. Piyasayı domine eden büyük sanat kurumlarının dışında alternatif alanlar yaratan kolektifler, bireysel yaratıcılığın ve dayanışmanın güçlü bir sentezi olarak karşımızda durmaktadır.

    Sanat kolektiflerinin ortaya çıkma tarihi oldukça çeşitlidir ve birçok farklı faktöre dayanır. Fakat, 20. yüzyılın ortalarından itibaren daha belirgin bir şekilde görüldüğünü söylemek mümkündür. Bununla birlikte yüzyıl başında ortaya çıkan sanat akımları içinde kolektif pratikleri olan Dada Hareketi gibi önemli örneklerle de karşılaşırız. Birinci Dünya Savaşı sonrasında ortaya çıkan bu hareket geleneksel sanat normlarını reddederek sanatsal üretimlerini toplumsal ve politik mesajlar iletmek için kullanır. Farklı disiplinlerden sanatçıların ve entelektüellerin içinde olduğu bu hareket, sanatı kolektif bir eylem olarak algılar ve yayınladıkları çok sayıda manifestoyla da bu iletilerini güçlendirir. 1960’lar ve 1970’lere baktığımızda ise dünyayı etkisi altına alan toplumsal değişim dalgalarının sanatçılar üzerinde de oldukça etkili olduğunu söyleyebiliriz. Bu dönemde özellikle ABD’de birçok sanat kolektifi ortaya çıkmıştır. Irkçılığa karşı ABD’de yükselen politik hareketler, sanatsal üretimlerin de bu perspektifle kurgulandığı bir ortam yaratmıştır. Bir sanat kolektifi olarak adlandıramasak da sanatsal üretimleri kolektif bir akla işaret eden ve hâkim kalıpları kırarak yeni ve protest bir estetik anlayışını ortaya çıkartan Kara Panterler Partisi’ni hem fikri düzeyde, hem eylemleriyle hem de ürettikleri görsellerle bu döneme damgasını vuran ve çeşitli sanat kolektiflerini de etkileyen bir yerde anmak çok da yanlış olmayacaktır. Bu noktada toplumsal hareketlerin, güncel siyasetin ve direniş pratiklerinin sanat üzerindeki etkisi, sanatın bir amaç mı yoksa araç mı olduğu tartışmasını aşan bir noktada dururken, iç içe geçen bu faktörleri birbirinden ayırmaya çalışmaktansa, gündelik hayat içindeki etkisine ve hem biçimsel olarak hem de üretim sürecine dair ortaya çıkan yeni dinamiklere odaklanmak ufuk açıcı olmaktadır. 

    Benzer durum yine aynı coğrafyada, feminist hareketin yükselişiyle birlikte karşımıza çıkmaktadır.  “Esas olarak, odak noktasının kişiliklerimiz ya da kendi çalışmalarımız değil, konular olmasını istedik” diyen Guerilla Girls (Gerilla Kızlar), feminist sanatçılardan oluşan ve 1985’te kurulan bir kolektiftir. Kamusal alanlara izinsiz olarak yerleştirdikleri posterleriyle sanat piyasası içindeki cinsiyet ayrımcı tutumları ifşa ederler. 

    Günümüzde, sanat kolektifleri hem Türkiye’de hem de dünya genelinde çeşitli amaçlar doğrultusunda faaliyet göstermektedir. Bazıları sanatçılar için alternatif bir alan oluşturan bir çatı işlevine sahipken bazıları üretim sürecini de ortaklaştırmaktadır. Eserlerini sergilemeyi seçtikleri yerler de farklılaşmaktadır.  Sokak, kimi kolektiflerin üretimleri için temel motivasyonu oluşturmaktadır. Bununla birlikte farklı disiplinlerden insanlarla yan yana gelmeleri, kolektiflerin ortak noktalarından biri olarak değerlendirilebilir. Ve diğer bir ortak nokta da elbette dayanışma üzerinden kurdukları ilişkilerle hem sanatsal hem de mekânsal olarak alternatif alanlar yaratarak üretimlerini en geniş çepere ulaştırma çabalarıdır. 

    Sanatın barındırdığı dönüştürücü potansiyel sıklıkla vurgulanan bir konudur. Bu potansiyel üzerinden birçok sanatçı tarihin çeşitli dönemlerinde üretimlerini gerçekleştirmiştir. Sanatın ne olması neye hizmet etmesi gerektiğine ilişkin tartışmalar bir yana, toplumsal dönüşüme katkı sunacak bir sanat üretimi bugünün sanat kolektiflerini işaret etmektedir. Artması dileğiyle.

    Yazar: Irmak Melek
    Kaynak: Fikir Gazetesi

    ____________

    (*) Todorov, T., Foccroulle, B., & Legros, R. (2014). Sanatta bireyin doğuşu. Esra Özdoğan, Çev.). İstanbul: Yapı Kredi Yayınları.

    Irmak Melek Sanat Kolektifleri Todorov
    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıKüresel İklim Değişiminin Göstergeleri 2024: Alarm Çanları Çalıyor
    Sonraki Yazı Bakan Vekili: Afganistan’daki Sorunların Sorumlusu İşgalciler

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Trump Yönetimi Neden Akademik Özgürlüğü Hedef Alıyor?

    1 Nisan 2025, 20:52

    Trump’ın mantığına karşı Lenin’in mantığı – Paul Le Blanc

    15 Aralık 2024, 13:03

    Ernest Mandel ve Geç Kapitalizmin Ekonomisi – Marcel Van Der Linden

    15 Aralık 2024, 12:54
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.