Bursa’nın İnegöl ilçesinde gerçekleşen ve çevresel felakete dönüşen tanker kazası, kapitalist üretim ve taşımacılık sisteminin insan ve doğa üzerindeki yıkıcı etkilerini bir kez daha gözler önüne serdi. Mono etilen glikol asit taşıyan tanker, kontrolünü kaybederek devrildi ve hem sürücü hayatını kaybetti hem de sızan asit Mezit Deresi’ni zehirledi.
İş Cinayeti mi, Kaza mı?
Hayatını kaybeden sürücü Kıyasettin Kara’nın ölümüne, yalnızca direksiyon başında yaşanan bir “kaza” olarak bakmak mümkün değil. Bu, kapitalist üretim ilişkilerinin dayattığı yüksek riskli çalışma koşullarının ve altyapısız taşımacılık düzeninin bir sonucu. Kara, bir can değil; sermaye için bir maliyet kalemi olarak görüldü.
Mezit Deresi Zehir Akıyor
Tanker devrildikten sonra sızan asit, yalnızca bir insanın yaşamını sonlandırmakla kalmadı, aynı zamanda çevredeki köylerin doğal yaşamını ve su kaynaklarını tehdit altına aldı. Osmaniye, Rüştiye, Mezit, Tüfekçikonak ve Eskikaracakaya mahallelerinin sakinleri, bu tehlikeye karşı uyarıldı. Ancak bu uyarı, kapitalist sistemin çevreye verdiği zararları önlemeye yetmiyor. Doğal kaynaklar sermayenin kâr hırsına kurban edilirken, halk zehirli su ve toprakla baş başa bırakılıyor.
AFAD Yetişemiyor, Sistem Çökmüş
Kazanın ardından bölgede güvenlik önlemleri alınsa da, AFAD ekiplerinin olay yerine geç ulaşması, acil durumlara hazırlıksız bir sistemin varlığını gözler önüne seriyor. Bu tür kazaların önlenmesi için sistematik bir denetim ve önlem alınması gerekirken, kapitalist devletler yalnızca kaza sonrası “zararı kontrol etme” refleksiyle hareket ediyor.