Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Başka bir şey bulamayan bakanlık, 21 yeni cezaevi projesi ile övünür
    Güncellendi:29 Kasım 2024, 20:51

    Başka bir şey bulamayan bakanlık, 21 yeni cezaevi projesi ile övünür

    Haşmet DemirelHaşmet Demirel29 Kasım 2024, 20:50
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un Plan ve Bütçe Komisyonu’nda yaptığı açıklamalar, cezaevi inşaatlarına ve Adalet Bakanlığı’nın bütçe artışına dair önemli detaylar içeriyor. Bakan, Türkiye’de 406 aktif cezaevi olduğunu ve 11 yeni cezaevi inşaatının sürdüğünü, 21 yeni cezaevi projesinin ise planlama aşamasında olduğunu ifade etti. Bunun yanı sıra, cezaevlerinin “çağdaş infaz rejimine uygun yapılar!” olarak tanımlanması dikkat çekiyor.

    Bakanın açıklamaları, yalnızca cezaevleri inşaatı ve bütçe artışını değil, aynı zamanda Türkiye’deki mevcut adalet anlayışını ve muhalefete yönelik baskı rejimini daha geniş bir bağlamda değerlendirme gerekliliğini doğuruyor.

    Muhalefetin Sistematik Susturulması

    Muhalif kimliklere sahip bireyler ve gruplar, yalnızca haklarını aradıkları ya da eleştirilerini dile getirdikleri için yargı eliyle cezalandırılıyor. Türkiye’de ifade özgürlüğü sınırları giderek daralırken, hukukun araçsallaştırılması dikkat çekiyor. Gazetecilerin, akademisyenlerin, aktivistlerin ve hatta sanatçıların cezaevlerine gönderilmesi, adalet sisteminin iktidarın politikalarını destekleyen bir baskı aygıtına dönüştüğüne dair endişeleri artırıyor.

    Bu baskı ortamında, “hukuk devleti” iddiası sıkça dile getirilse de, hukukun evrensel normlarına uyum sağlanmıyor. Yargının bağımsızlığı ciddi bir tehdit altında, ve bu durum muhalefeti susturma çabalarının önünü açıyor. Kanunların ve yargı sisteminin anti-demokratik bir şekilde işletilmesi, yalnızca adaletsizliklere değil, toplumun genelinde hukuka olan güvenin sarsılmasına da yol açıyor.

    Cezaevleri: İnfaz mı Baskı mı?

    Bakan Tunç’un “çağdaş infaz rejimi” olarak övdüğü cezaevleri, hak ihlallerinin ve insanlık dışı uygulamaların mekânı haline gelmiş durumda. Bu cezaevlerinin doluluk oranları, aslında adalet sisteminin işleyişine dair daha derin bir krizin göstergesi. Neredeyse her gün bir tutsağın cenazesinin çıktığı bir ortamda, “çağdaşlık” iddiası samimiyetten uzak görünüyor.

    Düşüncelerini ifade eden bireylerin “terörist” olarak yaftalanması ve cezaevlerine gönderilmesi, cezalandırma rejiminin bir başka yüzünü ortaya koyuyor. Bu durum, yalnızca bireysel hak ihlallerini değil, aynı zamanda bir toplumun demokratik temelini de hedef alıyor.

    Daha Adil Bir Gelecek İçin

    Türkiye’nin adalet anlayışını yeniden değerlendirmesi ve cezaevlerini cezalandırma aracı olmaktan çıkarıp rehabilitasyon ve yeniden entegrasyon mekanlarına dönüştürmesi elzemdir. Muhaliflerin susturulması yerine eleştirilerin dinlendiği ve çözümler üretildiği bir yönetim anlayışının benimsenmesi, hem adaletin hem de toplum barışının teminatı olacaktır. Bu noktada, yalnızca iktidarın değil, toplumun tüm kesimlerinin katılımını ve sesini duyurmasını sağlayacak mekanizmaların oluşturulması gereklidir.

    Adaletin gerçek anlamda tesis edilmesi, yalnızca hukukun üstünlüğü ilkesine bağlı kalmakla değil, aynı zamanda insan hakları ve ifade özgürlüğünü esas almakla mümkün olabilir.

    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki Yazı‘Adalet tesis edilmedikçe barışın sağlam temeli olmaz’
    Sonraki Yazı Adalet diye bağıran bir toplum, gözaltılarla tutuklamalarla susturulmaz

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.