Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » “Aile Yılı” mı, Ayrımcılığı Meşrulaştırma Yılı mı?

    “Aile Yılı” mı, Ayrımcılığı Meşrulaştırma Yılı mı?

    Ceren ÇilliCeren Çilli13 Ocak 2025, 21:39
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Aile Yılı Tanıtım Programı”nda yaptığı konuşma, bir kez daha AKP’nin toplumsal değerlere şekil verme iddiasının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını gözler önüne seriyor. “Aile” gibi herkes için farklı anlamlar taşıyan bir kavramı, siyasînin şiddetli ideolojik çekiçiyle tek bir forma indirgemeye çalışmak, hem bireylerin yaşam tarzlarına müdahale hem de çok sesli bir toplumun nefes borularını tıkama çabasından başka bir şey değil.

    Aile ve Gençlik Fonuyla Evlilik Dayatması

    Erdoğan’ın gençlere yönelik faizsiz kredi desteği gibi “teşvik” politikaları, ekonomik çaresizlikten faydalanarak bireyleri belirli bir yaşam tarzına zorlamanın bir aracı haline geliyor. 48 ay vadeli, iki yıl geri ödemesiz kredi verilerek gençlerin evlenmeye özendirilmesi, bireylerin gerçek tercihlerini göz ardı eden paternalist bir yaklaşımdır. Toplumda evlilik kurumuna yüklenen anlamı derinleştirerek bireylerin yaşamları üzerindeki kontrolü artırmak, ekonomik yardımların şartlı bir kıskançlık aracına dönüştürülmesiyle mümkün hale geliyor.

    LGBTİ+ İçerikli Bir Korku Hikayesi

    Erdoğan’ın “dijital platformların cinsiyetsizleştirme politikalarına alan tanıması” gibi iddialarla LGBTİ+ bireyleri hedef alışı, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirme siyasetinin bir parçası olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle, LGBTİ+ haklarını “faşizan dayatma” olarak niteleyip, aile kurumuna tehdit olarak sunma manipülasyonu, nefret söylemini kurumsallaştırma çabasından başka bir şey değil.

    Bu ülkede LGBTİ+ bireyler zaten ciddi ayrımcılıklar ve şiddetle mücadele ederken, yüksek bir makamdaki liderin bu bireyleri özellikle hedef göstermesi, bu ayrımcılığı daha da körüklemektedir. Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler gibi uluslararası platformlara atıfta bulunarak, LGBTİ+ haklarının “küreysel bir dayatma” olduğunu ileri sürmesi ise bu hak mücadelesini şeytanlaştırma politikasından öteye gitmiyor.

    Kadınlara ve Aileye Ekonomik Tutsaklık

    Kadınları esnek çalışma ve düşük maliyetli çocuk bakım merkezleriyle “özgürleştirme” iddiası, aslında kadın emeğinin özel alanın kıskacına sıkıştırılmasını sağlayan bir görünümdür. Kadının, ekonomik alandaki yerini aile içindeki rollerine endeksleyerek tanımlamak, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini yeniden üreten bir zihniyetin eseridir.

    Nefret ve Kutupıştırma Siyasetine Karşı Sessiz Kalmayalım

    Erdoğan’ın “Aile Yılı” başlığı altında sunduğu bu ifadeler, aile, birey ve toplumu sömürülerle şekillendirme politikasının bir ürünü olarak çıkıyor. LGBTİ+ bireylere dönük nefret içerikleri, toplumsal çeşitliliği tehdit olarak algılayan bir zihniyetin tezahürü.

    Bu ayrımcılığın ve kutuplaştırıcı politikaların toplum üzerindeki etkileri, insan hakları ve eşitlik ilkelerine dayalı bir yaşam arzusunun önünde büyük bir engel oluşturuyor. İnsan haklarının koşulsuz bir şekilde savunulduğu bir dünya, sadece LGBTİ+ bireylerin değil, tüm toplum kesimlerinin eşit ve onurlu bir yaşam sürmesi için hayati önem taşımaktadır.

    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıEskişehir’de kadınlar Rojin Kabaiş dosyasındaki kısıtlılık kararının kaldırılmasını istedi
    Sonraki Yazı Rantiye devlet ya da gözü doymaz AKP

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.