Bugün ülkenin dört bir yanında yankılanan bir isyanın ve emek mücadelesinin hikayesini sizlere aktarmak istiyorum.
Günlerdir, meydanlarda, vergi dairelerinin önünde, iş yerlerinde insanlar seslerini yükseltiyor. Hedefleri belli: Gelirde adalet, vergide adalet ve insanca yaşayabilecekleri bir asgari ücret.
Pazartesi günü başlayan eylemlerde, DİSK’ın öncülüğünde iş yerlerinden sokaklara taşan bu hak arayışı, hükümetin açıkladığı yeni asgari ücret rakamının öfkeyle karşılanmasıyla bambaşka bir boyut kazandı.
Asgari ücretin 22.104 TL olarak belirlenmesi, hayat pahalılığı karşısında işçilere sefalet düzeyinde bir yaşam dayatıldığını bir kez daha gözler önüne serdi.
Ve insanlar, bu düzene artık “dur” demek için meydanlarda buluştu.
Sistem Kimin Yanında?
Vergi sistemine bir bakalım. Patronlara sağlanan milyonlarca liralık vergi muafiyetleri, işçinin cebinden kesilen ücretlerle finanse ediliyor.
Asgari ücretle çalışan bir işçi, gelir vergisi dilimine girerken, sermaye sahiplerinin kârlarına dokunulmuyor.
DİSK, bu adaletsizliğe karşı vergi daireleri önünde başlattığı mücadeleyle sadece işçinin cebindeki parayı değil, bir hak arayışını savunuyor.
Bu eylemlerle emekçiler sesleniyor: “Yeter! Adil bir vergi sistemi istiyoruz! Gelirden azalan değil, adil dağıtılan bir düzene ihtiyacımız var!”
İnsanca Yaşam Hakkımızı Çalmayın!
İşçilerin öfkesi, asgari ücrete yapılan zam karşısında çok daha net bir biçimde ortaya çıktı. 22.104 TL gibi bir rakam, şu anın hayat pahalılığı ve enflasyon gerçekleriyle karşılaştırıldığında, işçiye bir hayat değil, sefalet sunuyor.
Ankara Sakarya Caddesi’nde toplanan emekçiler, “Artık Yeter” ve “Sefalet Ücretini Kabul Etmiyoruz” sloganlarıyla bu adaletsizliğe meydan okudular.
DİSK’in Bursa Kent Meydanı’nda gerçekleştirdiği eylemde, Bölge Temsilcisi Gökhan Aydın’ın sözleri dikkat çekiciydi: “Bu zam oranı, ışçilerin emeğini hiçe sayan bir zihniyetin yansımasıdır.”
İş Cinayetleri
Arkadaşlar, bu düzende sadece haklarımızı değil, hayatlarımızı da kaybediyoruz.
Her gün üç dört işçi, iş cinayetlerinde can veriyor. Bu cinayetler, piyasa düzeninin en karanlık yüzü. Fabrikalarda, inşaatlarda ya da ofislerde çalışan her bir işçi, bu düzen için bir maliyet unsuru olarak görülüyor.
Hepimizin bu zihniyetin kökünü kazımak için mücadele etmesi şart.
Mücadele Heryerde: Sokaklardan Fabrikalara
Sendikaların başlattığı bu mücadeleyi görmeli ve destekleyerek daha da güçlendirmeliyiz.
Ankara’dan İzmir’e, Adana’dan Diyarbakır’a yayılan “insanca yaşam” çağrısı, tüm ülkeyi sarıyor. Her bir eylem, daha adil bir düzen için yakılan bir umut meşalesi.
Ancak mücadele yalnızca meydanlarla sınırlı kalmamalı. İş yerlerinde, fabrikalarda ve mahallelerde kurulacak dayanışma ağlarıyla bu direnişin her alanda büyütülmesi gerekiyor.
Adalet
Adalet asla yukarıdan gelmez. Ne piyasanın insafı, ne devletin yasaları gerçek bir adalet sunabilir. Adalet, emekçilerin bir araya gelerek bu düzeni yerle bir etmesiyle gelir.
Bugün sokaklar haykırıyor: “Vergide adalet istiyoruz, çünkü gelir adaletsizliği emeği çalıyor. Daha yüksek bir asgari ücret istiyoruz, çünkü sefalet bizim kaderimiz olamaz.”
Unutmayın, dostlar: Direnenler kazanacak.
Bugün meydanlarda yükselen sesler, yarın bambaşka bir dünyanın özgürlük şarkısına dönüşecek.
Hadi, bu mücadelede omuz omuza verelim ve “Yaşasın Adalet, Yaşasın Direniş!” diyelim.
Emeğin ateşiyle yanacak bir dünya hayaliyle,
Dayanışmayla!