Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Yoksulluğun Karanlık Yüzü: Bakan Var Gören Yok
    Güncellendi:14 Kasım 2024, 11:59

    Yoksulluğun Karanlık Yüzü: Bakan Var Gören Yok

    D. Şener YıldırımD. Şener Yıldırım14 Kasım 2024, 11:58
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Bu yazıyı okurken, başınızı kaldırın ve çevrenize bakın.

    Orada, köşede yalnız bir çocuk görebilir misiniz?

    Yalnızlığın içinde, başında annesi olmadan hayatta kalmaya çalışan küçük bir çocuk… İzmir, Selçuk’ta çıkan yangında beş çocuk yanarak can verdiğinde, yalnızca o ev değil, tüm bir sistem yangın yerine döndü.

    Bu ülkede 0-8 yaş arası milyonlarca çocuk, yoksulluğun en keskin yüzüyle baş başa bırakılıyor. Gündelik hayatın telaşında üzerini örttüğümüz büyük boşluk, çocukların tehlike altında yaşadığı bu düzeni daha ne kadar saklayabilir?

    Yoksulluğun, İhmaller Zinciri İçinde Çocukları Nasıl Kurban Ettiğine Tanık Oluyoruz

    2021’den bu yana, İstanbul’dan Adana’ya, İzmir’den Hatay’a kadar en az 43 çocuk, evlerinde çıkan yangınlar sonucu hayatını kaybetti.

    Peki bu acı, tek başına bir yangının eseri mi?

    Hayır, bu aslında yıllarca göz ardı edilen ihtiyaçların, çocukları korumasız bırakma politikasının en somut hali. Devlet, çocukların yaşadığı tehlikeleri görmezden gelmekle kalmıyor; yaşanan felaketlerden aileleri ve özellikle kadınları sorumlu tutuyor.

    “Devlet” diyoruz ama onun “devlet baba” lakabını bir kenara bırakalı çok oldu: Bu sistem, çocukları hayatta tutmak yerine felaketlerin eşiğine itiyor. İnsan Hakları Savunucusu Hacer Foggo’nun dediği gibi, “Yoksulluk, çocukları tehlikeye sürüklüyor.”

    Bütüncül Bir Devlet Politikası mı? O Zaten Hiç Yoktu!

    İzmir’de yangında kaybettiklerimiz bize “Bütüncül bir devlet politikası” diye bir şeyin gerekliliğini hatırlattı ama görüyoruz ki böyle bir politika zaten hiç olmadı. Devlet ve bakanlıklar, ailenin barınma, güvenli yaşam, eğitim ve gıda gibi temel ihtiyaçlarını karşılayacak mekanizmaları sağlamak yerine bunları kutsal aile ve geleneksel roller kisvesi altında bırakıyor.

    Bugün okulların hijyenik bir ortamda eğitim verememesi, çocuklara bir öğün yemek sağlanmaması, devletin çocuklara “yetersiz bakiye” çektiğini gösteriyor.

    “Evde Tek Başına” Filmi Değil Bu! Yaşam Mücadelesi Veriyorlar

    Bakın, bir fabrika işçisi kadın anlatıyor.

    Sabaha işe giderken 7 yaşındaki çocuğunu evde tek bırakmak zorunda kalıyor. Çocuğuna talimatlar yazıyor, kombiyi kapatıyor; çünkü onun yokluğunda evde küçük bir insan var ama o bir çocuktan fazlası değil.

    Çalışan kadınlar, uzun çalışma saatleri yüzünden çocuklarını devletin eline değil, ne yazık ki yalnızlığa bırakmak zorunda kalıyor. Devlet kreşlerinin azlığı, var olanların ise yarım gün çalışması, özel kreşlerin pahalı oluşu, onları daha fazla mesaiye, daha uzun saatler çalışmaya zorluyor.

    Bu kadının hikayesi, yalnızca bir tanesi. Türkiye’de milyonlarca kadın ve çocuk, devletin “aileye destek” dediği boş vaatlerden başka bir şey bulamıyor. Oysa devletin görevi çocukları korumaktır, aileye yaşam alanı sağlamak, çocuklara güvenli bir dünya inşa etmektir. Her ne kadar iktidar bunu “geleneksel aile değerlerini” korumak adı altında yapsa da, aslında çocukların yaşam hakkı bir kenara itilmiş durumda.

    Geleneksel Aile ve Din Propagandası mı, İnsan Hayatı mı?

    Selçuk’ta beş çocuk yanarak can verdikten hemen sonra Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde “kutsal aile” toplantısı yapıldı. Çocukları korumak yerine, aile değerlerini korumaya harcanan milyarlarca liralık bütçelerle övünen konuşmalar yapıldı.

    Ertesi gün Diyanet İşleri Başkanı, İçişleri Bakanı, Sağlık Bakanı ve diğer yetkililer toplandı; ülkenin düşen doğurganlık hızını, “ailenin kutsallığını” ve toplumu tehdit eden “düşmanları” konuştu. Ama bir dakika, bu çocukların yaşam haklarını koruyamayan bir yapı, aileyi neyle koruyacak?

    Bizim için “önce çocuklar” denmeyen her toplantı, çocukların yaşadığı tüm bu acıların devam edeceği anlamına geliyor. Hükümet çocuklar için “büyümekten önce ölüm” sunuyor. Çünkü onlar için bütün mesele çocukları hayatta tutmak değil, onları koruyacak düzenlemeleri “aile” denilen kutsal çatıya sıkıştırmak.

    Görünen Yoksulluk Değil, Derinleşen İhmal

    Bu düzen, yalnızca çarkın bir parçası değil, çarkın kendisi.

    Esas problem devletin yükümlülüklerini ailelerin ve özellikle kadınların omzuna yıkması.

    Bugün, kadınlar çocuklarını evde yalnız bırakıp işe gitmek zorunda kalıyor; çünkü devlet, kamusal çocuk bakımını sağlamadığı gibi, evin içindeki bakımı kadının zorunlu görevi olarak kabul ediyor.

    5 yaşındaki çocuklara 1 yaşındaki kardeşlerini emanet ettiren bir düzenin “aile bütünlüğünü koruyacağız” sözü, kelimenin tam anlamıyla ironik bir şaka.

    O Gün 5 Çocuk Yanarak Öldü… Ve Biz Hâlâ Aynı Soruları Soruyoruz

    O gün, o çocuklar hayatlarını kaybederken, o yangında yalnızca bir ev değil, bir umut da kül oldu.

    Oysa ki çocukların güvenliği, eğitimi, sağlığı devletin temel görevidir. Ama ne yazık ki, bu ülkede her çocuk kendini yangın yerine dönmüş bir evde bulabiliyor.

    Evet, biz hâlâ aynı soruları soruyoruz.

    Ve devlet yetkilileri hâlâ kutsal aile masallarını anlatıyor, ama biz gerçeklerin sesini duyuracağız: Çocuklar yalnız değil; onları gören, onların yanında olan insanlar var.

    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıBütçe Yetersiz Bakiye Verdi, Yoksulluk Derinleşiyor
    Sonraki Yazı Sermayenin Dayattığı Kanal İstanbul Projesine Karşı Direniş Sürüyor

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.