Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45

    1 Mayıs: Bu Topraklarda Emek, Direniş ve Unutulan Umut

    1 Mayıs 2025, 12:04

    Tebeşirle Yazılmış Bir Başkaldırı

    14 Nisan 2025, 22:38
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Kürtçe, Süryanice ve Diğerleri: Erdoğan’ın Sözleriyle Gerçekler Uyuşmuyor

    Kürtçe, Süryanice ve Diğerleri: Erdoğan’ın Sözleriyle Gerçekler Uyuşmuyor

    Aykırı İçerik KolektifiAykırı İçerik Kolektifi22 Ekim 2024, 19:05
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 109. Dönem Kaymakamlık Kursu Kura Töreni’nde yaptığı konuşma, Türkiye’de uzun süredir devam eden dil ve kimlik haklarıyla ilgili sorunlara dair çelişkili bir tabloyu gözler önüne seriyor. Erdoğan, “inançlarını özgürce yaşamak isteyen” ve “anasının dilini konuşan” vatandaşların geçmişte ötekileştirildiğini, haksızlığa uğradığını söylese de, bu açıklamaların mevcut iktidarın 22 yıllık yönetimi altında hâlâ devam eden dil ve kimlik sorunlarıyla çeliştiği aşikâr.

    Çelişkili Söylem: Geçmiş mi, Bugün mü?

    Erdoğan’ın, geçmişte vatandaşların anadillerini konuşamadıklarını ve haksızlığa uğradıklarını vurgulaması, Türkiye’nin demokratikleşme sürecinde önemli bir konuya işaret ediyor. Ancak, Erdoğan’ın sözleri, hâlâ devam eden uygulamalarla tezat oluşturuyor. Örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde (TBMM) Kürtçe ya da Süryanice konuşmaların “bilinmeyen dil” olarak kaydedilmesi, bu ötekileştirmenin hâlâ sürdüğünü gösteriyor. Anadilde eğitim hakkının ve ifade özgürlüğünün kısıtlandığı bir ortamda, bu sorunları sadece geçmişe yüklemek, mevcut yönetimin sorumluluğunu hafifletmeye çalışmak gibi duruyor.

    TBMM’de Dil Yasağı: Demokratik Mi?

    Son yıllarda TBMM’de farklı dillerin kullanılması konusundaki yasaklar, dil hakları açısından ciddi bir problem teşkil ediyor. DEM Parti Mardin Milletvekili George Aslan’ın Süryanice yaptığı Noel kutlamasının meclis tutanaklarına “…” şeklinde geçmesi, bu yasakların en güncel örneklerinden biri. Bir ülkenin parlamentosu, halkın temsil edildiği en üst düzey demokratik platformdur. Farklı dillerin bu platformda yer bulamaması, o ülkenin demokrasisinin eksik kaldığının bir göstergesidir. Erdoğan’ın “devlet, milletinin hizmetkârıdır” sözleriyle bu uygulamalar arasındaki uyumsuzluk, demokratik haklar ve özgürlükler açısından sorgulanmalıdır.

    Kürtçe ve Süryanice: Dil Özgürlüğü Neden Kısıtlanıyor?

    Kürtçe ve Süryanice gibi diller, Türkiye’de yüzyıllardır konuşulan diller olmasına rağmen, resmi platformlarda kullanılmaları hâlâ büyük bir direnişle karşılaşıyor. Leyla Zana’nın TBMM’de Kürtçe konuştuğu için büyük bir politik fırtınaya yol açması ve “bilinmeyen dil” olarak nitelendirilmesi, Erdoğan’ın bahsettiği dil özgürlüğünün tam olarak hayata geçirilmediğini gösteriyor. Bu durum, Türkiye’de dil haklarının evrensel insan haklarıyla ne kadar örtüştüğü konusunda ciddi soru işaretleri doğuruyor.

    22 Yıllık İktidar ve Anadil Sorunu

    Erdoğan, konuşmasında anadil sorununun geçmişten kaynaklanan bir problem olduğunu iddia ederken, 22 yıldır ülkeyi yöneten bir lider olarak bu sorunu çözmek adına neler yapıldığı konusunda net bir açıklama yapmıyor. Anadilde eğitim hakkı ve kamusal alanda dil özgürlüğü, bir toplumun kültürel zenginliğini korumanın temel yollarından biridir. Ancak Türkiye’de bu haklar hâlâ sağlanmış değil. Anadillerin baskı altına alınması, kültürel çeşitliliği tehdit eder ve toplumda kutuplaşmayı derinleştirir.

    Nefret Söylemi ve Ötekileştirme: Siyaset Hâlâ Kutuplaştırıyor

    Türkiye’de dil ve kimlik haklarına dair sorunların çözümü, toplumun bütün kesimlerini kapsayan bir yaklaşımı gerektirir. Ancak, Mustafa Destici’nin nefret dolu söylemleri gibi örnekler, siyasi söylemlerde hâlâ kutuplaştırıcı bir dilin hakim olduğunu gösteriyor. Siyaset, toplumu birleştirmek yerine bölmeye devam ettikçe, dil ve kimlik sorunları daha da derinleşecektir. Erdoğan’ın konuşmasında ifade ettiği “bürokratik oligarşi” yerine, toplumun tüm kesimlerinin haklarına saygı duyan ve kutuplaşmayı önleyen bir siyaset anlayışı geliştirilmelidir.

    Türkiye’nin Demokratikleşme Sürecinde Dil ve Kimlik Haklarının Önemi

    Erdoğan’ın yaptığı konuşma, dil ve kimlik hakları konusunda Türkiye’nin hâlâ kat etmesi gereken uzun bir yol olduğunu gösteriyor. Geçmişteki ötekileştirme politikalarının sadece tarihsel bir sorun değil, bugün de devam eden yapısal bir problem olduğu açık. Türkiye, toplumsal barış ve demokratikleşme sürecinde dil ve kimlik haklarına yönelik kısıtlamaları aşmak zorundadır. Anadilde eğitim hakkı, kamusal alanda özgürce dil kullanımı ve herkesin kimliğini özgürce ifade edebildiği bir toplum yaratmak, sadece bu ülkenin değil, her demokratik toplumun temel hedeflerinden biri olmalıdır.

    Anadil bilinmeyen dil DEM Parti Kürtçe Süryanice
    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıHollanda etnik ayrımcılıkta, Fransa ise dinsel ayrımcılıkta zirvede
    Sonraki Yazı “Sen benim kralım değilsin”

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.