Faşistlerin en sevdiğim huyu, “faşist” denmesine alınmaları. Yani adam kendini kafatasçı ideolojiye adamış, hayatını “kan”, “ırk”, “vatan toprağı” gibi mistik sözcüklerin etrafında döndürüyor, ama biri çıkıp da “faşistsin” dediğinde hemen küplere biniyor. Oysa tam da faşistler gibi davranıyorlar: İnsanları ırkına, diline, cinsel kimliğine göre ayırıyor, şiddeti kutsuyor, farklı olanı düşman ilan ediyorlar. Ama biri çıkıp da “tamam işte, sen faşistsin” dedi mi, köpürüyorlar. Hatta şarkılarında açık açık bağırıyorlar:
“Bize faşist diyenler ya haindir ya puşt.”
İşte budur faşizmin bütün özeti. Küfürle, homofobiyle, düşmanlaştırmayla beslenen, en ufak eleştiriye tahammülü olmayan bir zihniyet. Kendilerini eleştiren herkesi ya “hain” ilan ediyorlar, ya da aşağılayıcı bir dille hedef gösteriyorlar. Çünkü başka hiçbir dilleri yok: Ne özgürlük, ne eşitlik, ne dayanışma… Sadece küfür, sadece nefret.
“Ötüken Yolu Yokuştur” marşını seslendiren grubun adı da çok manidar: “Ruhsuzlar.” Evet, doğru. Çünkü faşizmin özü ruhsuzluktur. Sanatı yok eder, düşünceyi zincirler, sevgiyi aşağılar, insanı bir kalıba sıkıştırır. Şarkılarında da ruhsuzluk akıyor zaten: “Ötüken yolu yokuştur.” Hadi oradan! O yol, ne Ötüken’e ne de bir dağa çıkar. O yol, yokuş aşağı otoriterliğe, baskıya, şiddete çıkıyor.
Bugün Türkiye’de bu zihniyetin yankılarını her yerde görüyoruz. Bir yandan iktidarın “yerli ve milli” masalları, öte yandan sokaklarda gençlere saldıran, üniversite kantinlerinde tehdit savuran, LGBTİ+’ları hedef gösteren aynı koro. Hepsi aynı şarkıyı söylüyor aslında: Özgür olana, farklı olana, eşitlik isteyene “hain” diyorlar; onurlu yaşam talep edene “puşt” diye saldırıyorlar.
Aslında asıl yokuşu yaşayan onlar değil, bu ülkenin yoksul halkı. Market raflarındaki fiyatlar, kira yangını, işsizlik, kadın cinayetleri, doğa talanı… İşte gerçek yokuş bu. İnsanlar temel ihtiyaçlarını karşılamak için bile nefes nefese kalıyor. Ruhsuzların yokuşuysa sadece kafalarında: Bayrakla, marşla, “Ötüken” masallarıyla örülmüş hayali bir yol.
Ve bir kez daha görüyoruz ki faşizmin mizahı kendiliğinden ortaya çıkıyor. Düşünsene: Kendine “Ruhsuzlar” diyorsun, şarkında “bize faşist diyenler ya haindir ya puşt” diye bağırıyorsun, sonra da “biz aslında faşist değiliz” diye trip atıyorsun. İnsan daha ne kadar kendi parodisi olabilir ki?
Bizim için mesele basit: Biz faşist diyorsak, siz faşistsiniz. Ve bunu küfürle, nefretle örtmeye çalışsanız da gerçek değişmiyor. Tarih boyunca faşizmin yolu hep yokuş aşağı oldu: önce şiddet, sonra çürüme, en sonunda da çöküş.
Bizim yolumuz ise başka. Bizim yolumuz dayanışmanın, özgürlüğün, eşitliğin yolu. Bazen sarp, bazen taşlı olabilir ama asla ruhsuz değil. Bizim şarkımız küfür değil, özgürlük; bizim marşımız nefret değil, dayanışma.
Ötüken yolunuz varsa, bizim de özgürlük patikalarımız var. Ve o patikalar, sizi kahkahamızın yankısında boğacak.
Cevap
Siz yokuş deyin, biz patika deriz,
Özgürlük yolunda neşeyle yürürüz.
Faşist diyene küfürle saldırırsınız,
Biz gülüp geçer, dayanışırız.
Ruhsuzsunuz, zaten adınızda yazılı,
Bizim yolumuzda ruh var, umut var, barış var.
Siz “hain” dersiniz, biz “kardeş” deriz,
Siz “puşt” dersiniz, biz “özgür aşk” deriz.