Menüyü Kapat
AykırıAykırı
    Çok Okunanlar

    Zafer Diye Bir Şey Yok, Yalnızca Mezarlıklar Var

    20 Haziran 2025, 14:37

    Göz Dönmüşlük ve Sessizlik Arasında Savaşın Gerçek Yüzü

    13 Haziran 2025, 11:36

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45
    Facebook X (Twitter) Instagram
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Facebook X (Twitter) Instagram
    AykırıAykırı
    • Gündem
    • Toplum
    • Kadın
    • Ekoloji
    • Analiz
    • Söyleşi
    • Yazılar
    • Seçmeler
    • Kitap
    AykırıAykırı
    Anasayfa » Zafer Diye Bir Şey Yok, Yalnızca Mezarlıklar Var
    Güncellendi:20 Haziran 2025, 14:59

    Zafer Diye Bir Şey Yok, Yalnızca Mezarlıklar Var

    Devletler savaş açıyor, halklar mezar kazıyor. Hâlâ ölümü kutsayanlara karşı yaşama taraf olmak zorundayız.
    D. Şener YıldırımD. Şener Yıldırım20 Haziran 2025, 14:37
    Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp VKontakte Email
    Paylaş
    Facebook Twitter LinkedIn Pinterest Email

    Ne İsrail halkı attı o füzeleri, ne İran halkı çağırdı bombaları. Ama ölen yine onlar.

    Hiçbir savaş halkların değildir.
    Hiçbir bombanın, bir çocuğun ismiyle ilgisi yoktur.
    Ve hiçbir devlet, ölü çocuklar üzerinden yükselmişken haklı sayılamaz.

    Yine bir savaş.
    Yine ekranlardan düşmeyen haritalar, titreşen bayraklar, gece yarısı fırlatılan füzeler, saklanacak yer bulamayan bedenler… Yine “meşru müdafaa” diyenler, “misilleme” diyenler, “ulusal güvenlik” diyenler…
    Ne çok şey söyleniyor; Ama hiç kimse “yaşamak istiyoruz” diyenleri duymuyor.

    İki yakıcı iktidar, iki gurur abidesi kafa tokuşturuyor şu an.
    Biri, dünyayı cebinde taşıdığını sanan; kibirle, küstahlıkla ve cezasızlıkla büyütülmüş. Çocuklukta şımartılmış, büyüyünce eline silah verilmiş Batı’nın gözdesi. Haritaları yeniden çizmeye alışkın, ölümü ekranlara dekor yapacak kadar soğukkanlı.
    Diğeri, halkını susturmayı yönetmek sayan; yaşamı tek bir kalıba dökmeye ant içmiş, hayata dikte eden, yalnızlıktan beslenen bir düzen. Gücünü kurallardan değil, korkudan alan bir karanlık.

    Ve şimdi bu iki karanlık birbirine saldırıyor.
    Adına “çatışma” deniyor, ama gerçek adı belli: Halkların felaketi.

    Taraf tutmuyorum çünkü bu savaşta taraf yok.
    Sadece failler ve kurbanlar var.
    Ve kurbanların çoğu, adını hiç duymadığımız insanlar:
    İki odalı bir evin salonunda oyun oynayan çocuklar, yer altı sığınağında nefessiz kalan bebekler, başında tülbentiyle fırından ekmek alıp dönemeyen kadınlar…
    Bu savaş onların savaşı değil.
    Hiçbir zaman olmadı.xxx

    ***

    Ben her şeyden önce yaşama bağlıyım.
    Ve bu bağlılık, beni ölüm üzerinden hüküm kuranlara karşı ayakta tutuyor.
    Ben tanklara övgü düzen, insansız hava araçlarına “zeki sistemler” diyen dilden uzak duruyorum.
    Ben ölümün meşrulaştırılmasına, her cenazenin ardından okunan dualarla geçiştirilen suçlara, bir ekranın kenarında sessizce ağlayan gözleri görmezden gelen sistemlere karşıyım.

    Ve evet, özellikle öfkem büyük olan var.
    Çünkü kimi kötülükler daha sistematik, daha hesaplı, daha organizedir.
    İsrail’in yaptıkları, sadece karşılık vermek değil.
    Bu bir alışkanlık haline gelmiş, yıllara yayılmış, dünya tarafından tolere edilmiş bir inkâr politikasının, bir yok sayışın, bir gaspın hikâyesi.
    Bir halkı sadece öldürmüyor; onu tarih dışına itiyor, sesini bastırıyor, haklılığını tekeline alıyor.
    Bu sadece savaş değil; bu, bir halkın varlığına karşı yürütülen soğukkanlı bir silme operasyonu.

    Ancak diğer tarafa da methiye düzülmeyecek elbette.
    İçeride kendi halkını baskılayan, yaşam biçimini dayatan, muhalefeti ezen bir başka güç de masum değil.
    Kendi halkını susturanlar, başka halklara özgürlük getiremez.

    Ve şimdi bu iki yapı birbirine bombalar yağdırıyor, füzeler atıyor.
    Ama hedefte yine biz varız.
    Yani yaşamak isteyen insanlar.
    Yani çocuklar, sokaklar, oyunlar, sabah kahvaltıları, yaşlanamayan gençler…

    ***

    Zafer yok burada.
    Zafer diye bir şey yok zaten.
    Yalnızca mezarlıklar var, toz duman, travma, kayıp…
    Ve her savaş sonrasında unutulmaya çalışılan bir önceki savaşın fotoğrafları.

    Bu yüzden, hiçbir zaman “barışçıl devlet politikaları”ndan söz etmeyeceğim.
    Çünkü barış, devletlerin diliyle kurulamaz.
    Barış, halkların birbirini tanımasıyla, korkudan uzaklaşmasıyla, birbirinin sesine kulak vermesiyle doğar.
    Barış, yukarıdan emredilemez. Barış, aşağıdan gelir.

    Ve o barış henüz yok.
    Çünkü halkların değil, iktidarların sesi duyuluyor.
    Çünkü kan, para, silah ve diplomasi aynı masada oturuyor.
    Ve çünkü hâlâ biz, mezar taşlarının arkasından gerçeği görmeye çalışıyoruz.

    Ben burada kalıyorum.
    Ne bayrak tutuyorum, ne marş söylüyorum.
    Bir çocuğun gözyaşını görüyorum sadece.
    O gözyaşı hangi ülkeye ait, hangi dine ait, hangi dile ait diye sormuyorum.
    Sadece biliyorum ki:
    Bu savaş bizim değil.
    Ve biz, bu suça ortak olmayacağız.

    Paylaş. Facebook Twitter Pinterest LinkedIn Tumblr WhatsApp Email
    Önceki YazıGöz Dönmüşlük ve Sessizlik Arasında Savaşın Gerçek Yüzü

    Bunlar da ilginizi çekebilir

    Göz Dönmüşlük ve Sessizlik Arasında Savaşın Gerçek Yüzü

    13 Haziran 2025, 11:36

    Bir Gülüş Gitti, Bir Direniş Kaldı Ardında

    3 Mayıs 2025, 21:49

    1 Mayıs 2025: Cop, Gaz, Ters Kelepçe!

    1 Mayıs 2025, 18:45
    YAZARLAR
    D. Şener Yıldırım

    D. Şener Yıldırım

    Zafer Diye Bir Şey Yok, Yalnızca Mezarlıklar Var

    20 Haziran 2025, 14:37

    Asiye Karahan

    Asiye Karahan

    Adaletin Maskesi Düştüğünde: Sacco ve Vanzetti’nin Sessiz Çığlığı

    9 Nisan 2025, 22:40

    Ceren Çilli

    Ceren Çilli

    “Bir Duvara Yaslandım ve Ağladım”

    8 Nisan 2025, 23:28

    Deniz Özel

    Deniz Özel

    Barikatların Ardında Üç Ses: Michel, Clément ve Courbet

    7 Nisan 2025, 00:13

    Haşmet Demirel

    Haşmet Demirel

    Neo-Liberal Taşların Döşediği Faşist Ruh

    27 Mart 2025, 17:57

    • Facebook
    • Twitter (X)

    Analiz ve Yorum

    Umut Maskesi Altında Sınıfsal Tasfiye

    3 Mayıs 2025, 13:29

    Barcelona 1936: Bir Şehir Nasıl Anarşistleşti?

    7 Nisan 2025, 21:48

    Kamu Vicdanına Çağrı: Boykot!

    1 Nisan 2025, 20:13

    Direniş Karnavalları: Geziden Üniversite İsyanlarına Anti Otoriter Sol

    1 Nisan 2025, 19:15
    Aykırı
    Facebook X (Twitter) Instagram Pinterest YouTube
    • Aykırı
    • Yayın Politikası
    • Gizlilik Politikası
    • Bize Katılın
    • İletişim
    Uygulama Fikir Meclisi tarafından geliştirilmiştir

    Type above and press Enter to search. Press Esc to cancel.