AKUT’un kurucularından ve toplumsal meselelerde açık sözlülüğüyle tanınan Nasuh Mahruki, devletin seçim süreçlerindeki şeffaflık eksikliğine dair eleştirileri nedeniyle hedef haline geldi. Mahruki, Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Ahmet Yener’in elektronik oylama hakkında yaptığı açıklamaları eleştiren bir sosyal medya paylaşımı nedeniyle, “yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçlamasıyla tutuklandı. Bu durum, devletin ifade özgürlüğüne karşı saldırılarında yeni bir aşamaya işaret ediyor.
Savcılıktan “Kamu Barışı” Kılıfı
Mahruki hakkında hazırlanan iddianamede, Türk Ceza Kanunu’nun 217/A maddesi uyarınca bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası talep ediliyor. Bu madde, “halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak amacıyla gerçeğe aykırı bilgi yaymayı” suç sayıyor. Ancak devletin bu maddeyi, muhalif sesleri susturmak için bir sopa gibi kullandığı ortada.
İddianameye göre, Mahruki’nin şu konulardaki iddiaları hedef alındı:
- Seçimlerde usulsüzlük yapıldığı,
- Yabancılara yasa dışı vatandaşlık verilerek seçmen kaydının manipüle edildiği,
- Ölülerin ve birden fazla oy kullanan kişilerin seçmen listelerinde yer aldığı,
- Bu durumun bir iç savaşa ve devletin çöküşüne yol açabileceği.
Mahruki’nin bu açıklamaları, savcılık tarafından “kamu barışını bozmaya elverişli” bulunarak cezai soruşturmanın temelini oluşturdu. Devletin gözünde kamu barışını bozan, hakikati dile getirenlerin sesi.
Hukukun Araçsallaştırılması: Hakikati Söylemek Suç Mu?
Nasuh Mahruki, ifade vermek için çağrıldığı İstanbul Adliyesi’nde tutuklanarak susturulmaya çalışıldı. Ancak bu süreç, yalnızca onun değil, toplumun geniş kesimlerinin demokratik haklarını da tehdit ediyor. Devlet, seçim sistemine yönelik eleştirileri bastırarak, şeffaflığa olan güvenin altını oyuyor.
İddianamenin Mahruki’ye yönelik talepleri arasında, yalnızca hapis cezası değil, belirli haklardan mahrum bırakılma da bulunuyor. Bu, rejimin yalnızca eleştirel sesleri hapse atmakla kalmayıp, onları sosyal ve politik hayattan tamamen silmeyi hedeflediğini gösteriyor.
Kapitalist Devletin Krizi ve Toplumsal Mücadele
Nasuh Mahruki’nin sosyal medya paylaşımları, seçim sistemi ve yönetim pratiklerindeki sistematik sorunları gün yüzüne çıkarıyor. Bu eleştiriler, yalnızca bir bireyin değil, kolektif bir bilincin ürünü. Devletin bu eleştirileri “korku yaratmak” bahanesiyle bastırma çabası, aslında kendi meşruiyet krizinin bir göstergesi.
26 Aralık’ta yapılacak duruşma, yalnızca Mahruki’nin değil, halkın ifade özgürlüğü ve seçim güvenliği konularındaki taleplerinin de bir sınavı olacak.